Devleti suça bulaştırdılar
Koca bir ülke haftada bir yayınlanacak itiraf ve ifşaat videolarına odaklandık gidiyoruz. Biz bunlara odaklanmışken, yönetici rolündeki siyaset/iktidar suskun kalmayı sürdürüyor.
Neden?
Çünkü çürümenin odağında kendisi yer alıyor.
Eski polis yöneticilerinden Adil Serdar Saçan meseleyi gayet net özetlemiş.
Dünkü haberden okuyalım...
"AKP içerisindeki siyasi çekişmenin, mafya üzerinden dillendirildiğini" söyleyen Saçan, "Her grubun, mafyayla ilişkilenmiş olduğunun görüldüğünü" kaydetti. Saçan, "Bu tür ilişkilerin, bağlantıların hukuk devletinde olmaması gerekiyor. Sedat Peker nasıl devlet organizasyonunun içerisinde yer alabiliyor? Bunların hepsinin sorgulanması gerekiyor. Bu, salt Sedat Peker''in isteği ile olabilecek şey değil. Bunu kim sağlıyor? AKP''nin kendi iç çekişmesi, mafyöz (mafyatik) yapı üzerinden ortaya çıkıyor" ifadelerini kullandı.
İşte şimdi bu AKP yönetimi Türkiye''de anayasa sorunu olduğunu ve acil olarak yeni bir anayasa yapılması gerektiğini söylüyor.
Sonra gidip cami açılışlarıyla hepimize ''ne kadar dindarız'' mesajı vermeye çabalıyor,
Türk siyasal muhafazakârlığının içinde bulunduğu duruma bakın.
Bir tarafta haftalık iç karartıcı, çürümenin örneklerini aktaran Peker videoları, öbür tarafta masum rolünü oynayan iktidar..
Halbuki, içinde bulunduğu manzara tam tersini söylüyor.
Rüşvet, uyuşturucu, kaçakçılık, adam dövdürme, gazete basma, gazetecilere suikast...
En kötüsü de nedir biliyor musunuz?
Yasa yapan Meclis''in üyelerinin zan altında kalmaları.
Hem yasa yapıcı olacaksınız ve hem de suçun tam ortasında yer alacaksınız.
Bu durumda "parlamento göreve" demenin de bir anlamı kalmıyor. Çirkinlik, yasa dışılık her yere öylesine sızmış ki temizlemek için geriye sadece bir tek yol kalıyor. O da kirli siyasetin iktidardan çekilmesi ve yerine gelecek yeni iktidarın ülkenin içinde bulunduğu hali düzeltmesi.
Yol bu.
Gerisi boş laf.
İstediğiniz kadar cami açın, istediğiniz kadar anayasa yapma çağrısı yapın, söylediklerinizle yaptıklarınız örtüşmüyorsa, aklı başında hiç kimse size inanmaz. Sadece bu ülkenin yurttaşları değil, bu çirkin manzarayı gören yabancı ülkelerden de kimseler inanmaz. Hatta uluslararası siyaset, Türkiye''yi ve yönetimi hafife alır.
Ülke olarak biz bunu hak etmedik.
Şerefli ve onurlu bir ülkenin çocuklarıyız. Devletimizi, Kurtuluş Savaşı vererek canımız ve kanımız pahasına kurduk. Canımız ve kanımız pahasına kurduğumuz devletimizi ve ülkemizi hukuk dışı siyasete ve çıkar ilişkilerine elbette kurban veremeyiz. Bu ülkenin kazanımlarını, gücünü, parasını, millî kaynaklarını iktidar çevresinde varlık gösteren bir kısım çıkarcılara yediremeyiz.
Türkiye''nin şerefi ve haysiyeti, milletimizin şerefi ve haysiyetidir.
Çünkü devletin sahibi millet, milletin sahibi devlettir. Kokaincilerin, eroincilerin, suç şebekelerinden nemalanacak kadar kendini küçültenlerin haysiyetinden bile söz edilemez.
Dolayısı ile Peker meselesi, sadece AKP''nin iç meselesi gibi görülse de aslında hepimizin meselesidir.
Devlet kurumlarıyla varlık gösterir. Devletin yapısal kişiliğini bu kurumlar biçimlendirir.
Hukuk kurumunu çökerttiler.
Ekonomi kurumu dengesini kayıp etti.
Sağlık kurumu inandırıcı değil.
Eğitim kurumu öğretemez oldu.
İç işleri kurumunu da suç örgütleriyle ilişkili hale getirmişler. Öyle ise biz ne yapacağız? Nasıl kuruluştaki kadar temiz ve olgun bir devlet yapısına kavuşacağız? Bunu kim yapacak?
İktidar mı?
Elbette hayır.
Kirleten zaten o.
Muhalefet mi?
Evet ama muhalefetin bunu yapması için milletin desteğine ihtiyacı var. Eğer millet bu kirlilikten hoşlanmıyorsa sandığı yüksek sesle çağırmalıdır.
Sandık gelsin!
Çürümeye tahammülümüz kalmadı.