Devleti iftiracılarla yönetmek
İftiracılık bir seviye değil... Bir çöküş... Aynı zamanda yenilgi... Seviyesizliğin dibidir...
Allah iftiracılardan korusun...
Evet, Allah korusun ama kul? O korumasın mı?
Kulun görevleri yok mu?
Sorumluluğu yok mu?
Vicdan muhasebesi, insanlık anlayışı değer yargıları yok mu?
Var... Yoksa da olmalıdır...
Ama görülen odur ki, iftiracı, kendine bu sıfatı layık görerek değersizliği seçmiştir...
Çünkü iftira, değer değil, değersizliktir.
"Ülkücülere iftira atılıyor" dediğimiz saatlerde meğer bir yenisi daha eklenmiş ve ucu bizim gazetenin yazarlarına uzanmış da haberim yokmuş...
Cumhurbaşkanı "at izi it izine karıştı" diyerek Türkiye gerçeğini doğruladı. Buna Başbakan Binali Yıldırım da katıldı...
Katıldı da ne oldu?
Bir iftiracı daha çıksa, alsa kalemi eline, sözde bir ihbarname yazsa farklı mı olacak? Süreci yöneten bürokrasi, "Cumhurbaşkanı dâhil herkes at izi, it izine karşıtı. Doğru davranın diyor. Öyle ise bu dilekçeyi ön inceleme yapmadan işleme koymayalım mı" diyecek?..
Hayır...
Gene aynısını yapacak...
Çünkü benim ülkemde insan hakları öncelikli mesele değildir. Bu durumda bilindik o felsefe işleyecektir.
Nedir O?
"Göç yolda düzülür."
Yani?
"Hele bir gözaltına alalım, haklıysa zaten serbest kalır."
Tıpkı Yeniçağ yazarlarına yapılanlar gibi.
Demez ki; "Kimsenin özel hayatını zehir etmeyelim. Buna hakkımız yoktur. Bir ön araştırma yapalım. Bilgi toplayalım... Gerekirse kendisini çağırıp bilgi alalım ve sonra gereğini yaparız..."
Öncelikler önemli...
Önce insan...
Önce kul...
Önce hak...
Eğer önceliğiniz bunlar değilse "istim geriden gelsin." Yapacağım şey, "hapsedelim, tutuklayalım, içeri alalım..."olur.
Ee, sonra?
Sonrasını kim düşünüyor... İçeri alınanların, çoluğu çocuğu, çevresi sevenleri... Onlar kimin umurunda.
"Hak ortaya çıkar bırakırız..."
Bunlar olup bitene kadarki insana yapılan muamele ne olacak?
"O, önemli değil... Kurtulduğuna sevinip şükretsin..."
Benim ülkemde mevcut yönetim felsefesinin temelinde bu anlayış var...
Böyle olmasaydı Yavuz Selim Demirağ, Servet Avcı, Adnan İslamoğulları aramızda dolaşırken yetkililer, verilen dilekçenin incelemesini yapar, kimsenin ruhu bile duymazdı.
İşte bu sebeple hep "demokrasi" diye kendimizi paralıyoruz.
İşte bu sebeple hep, "illa da hukuk devleti" diyerek avazımız çıktığı kadar bağırıyoruz.
İşte bu sebeple daima, "insan hakları, kul hakkı," diye diye yırtınıyoruz.
İktidardakiler önceliklerini değiştirmezse daha çook sıkıntılar çekilecek. Ocaklar sönecek... Gerçekten "at izi it it izine karışacak" ve FETÖ bundan kârlı çıkacak... Bu sebeple devleti iftiracılara yönettirmemek lazımdır.