Devlet mi tarikatları tarikatlar mı devleti kontrol ediyor?!
Meclis-i Meşâyih’i bilir misiniz?
Osmanlı deyince “Yukarı”da akan sular duruyor ya... Osmanlı bile tarikatları o zamanın şartlarında kontrolde tutmak istemiş, 1866’da bir irade çıkarmış, tarikatları resmîleştirmiş,“Bakalım, siz ne yapıyorsunuz” demeye başlamıştır.
Şimdi ise, tarikat ve cemaatler devleti kontrol ediyor desek yeridir. Dün Diyanet’in tarikatlar/cemaatler raporunun sonuç bölümünden bir bölüm verdim. O bölümde “Devletin öncelikli ele alması gereken tedbir, ülkemizdeki dinî hareketlerin şeffaflığını temin edecek yasal çerçeveyi ortaya koymasıdır.” ifadesi yer alıyor ve “Meclis-i Meşâyih” örneğini veriyor.
İslâmda “tarikat” denilen öbek öbek toplanış var mı, sorusu da akla gelecektir. Neredeyse kendisini peygamber yerine koyan birileri çıkacak, yok sen benden tövbe al, yok ben sana el vereyim, diyecek, Allah'la kul arasına kendisini koyacak...
Bilgilidir, sohbeti öğreticidir, dinlenir. O kadar. Ötesi kulla Allah arasına girmektir.
Dün aydınlığa açık ilâhiyatçı akademisyenlerin “Toprak Hattı” grubunun, “Kur’an’da Tarikat Var mı?” başlığıyla iki bölüm hâlinde duyuru yayınladığından bahsettim.
Bu duyuruda neler var, bakacağız.
Duyurunun girişinde “Tarikat ve cemaatlerin yüce dinimizle ilgisi ve ilgisizliği iyi ve doğru anlaşılmadıkça, önümüz açılmayacaktır. Meselenin anlaşılması için önce kavramların doğru kullanılması gerekmektedir.” deniyor ve şu açıklamaya yer veriliyor:
“İslam’da mürit kavramı kullanılmaz. Mü’min (iman eden), Müslüman (İslam dininin şartlarını yerine getiren) kavramları vardır. Mürid Arapça bir kelime olmasına rağmen, İslam’ın temel inanç sisteminde kullanılmamıştır. İrade eden, emreden, buyuran anlamına geldiği gibi buna zıt olarak emre itaat eden, emredene bağlanan anlamlarına da gelmektedir. Bu da tek bir kişiye bağlanma, bilgiyi, terbiyeyi, ahlakı sadece ondan alma şeklinde olamaz. Genel eğitim-öğretim şeklinde de İslamî eğitim-öğretim şeklinde de böyle bir şey yoktur.”
Duyuruda çok önemli bir kavrama işaret ediliyor:
“İslam’da ‘idol’ kavramı yoktur, örnek kavramı vardır. Daha çok sevmek, tercih etmek mümkündür ama bir tek kişiye bağlılık yoktur. Bunu kurumlaştırmak, İslam’ın gerçek eğitim-öğretim yolunu tıkamaktır. İslam’da ilim ve bilim vardır. Âlimler Peygamberlerin varisleridir.”
Bu sözler bir hadisle destekleniyor:
“Peygamberler altın ve gümüş miras bırakmazlar. Sadece ilim miras bırakırlar.”
Duyuruda zamanımızda tarikatlar/cemaatler içinde çok kullanılan kavramlar üzerinde duruluyor:
“İslam’da ermiş anlamında veli, kutup, kutupların kutbu, gavs, özel ve tahsis edici anlamında mürşit, şeyh yoktur. Tekke, dergâh, zaviye yoktur. Dershane (okul, medrese vb.), mescid ve cami vardır. Yani eğitim-öğretim kurumları vardır. Derinleşmek için, anlamadığını bilenlere sormak üzere Kur’an, yani Allah kelamı mevcuttur ve yeterlidir. Kişinin kendi içinde bunu derinleştirme kabiliyetini ona vermiştir. Bir başkasının bu vecd hâlini bir başkasından inşa etmesi mümkün değildir. Bir başkasına bilgi ve tecrübe bakımından ihtiyaç olabilir, lakin vecd için değildir. Özellikle bunu kurumlaştırmak, İslam’ın ruhuna aykırı olup, bir ikinci din ve sistem oluşturmak demek olur.”
Duyuruda verilen “Allah’ın dışında insan için bir veli/yakın yoktur.” (Kehf-26) ayet-i kerîmesi, bize asıl yönü gösteriyor.
Duyuru çok net: Tarikatçılık, bir “din” ortaya çıkarmaktır.