Demokrasi gereği taviz!
Bir yerde farklı fikirler, farklı etnisiteler varsa, ister istemez problemler de vardır. Dünya kuruldu kurulalı böyle... Demokrasilerde problemlerle de yaşamayı bilmeliyiz. Asıl yönetim mahareti nedir? Problemleri en aza indirebilmektir. Problemi en aza indiremeyenler teslimiyetçidirler. “O problemi çözmek için problem çıkaranlara uymak demokrasinin gereğidir.” düşüncesi her zaman kaybettirmiştir.
İlk “demokratikleşme paketleri” Tanzimat Fermanı’nı (1839), Islahat Fermanı’nı (1856), fermanların açıklanmasına giden vetireyi inceleyin; ister basiretsizlik, ister çaresizlik, ister beceriksizlik yüzünden deyin, hususiyetle kışkırtılmış gayrimüslimlerin problem hâline gelmeleri üzerine verilen cilâlı tavizleri göreceksiniz... Ve neticesi koskoca bir imparatorluğun erimesidir. Allah’a çok şükür, Anadolu’ya da sıkışsak, bir devletimiz oldu. Eğer Sevr uygulansaydı, bitmiştik.
Ya şimdi? Parçalansak nereye kadar? “Millî devlet”in zarureti burada ortaya çıkıyor. “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım”, “Ebediyyen sana yok ırkıma yok izmihlâl” söz ve mısraları “millî devlet” çerçevesinde düşünülmelidir ve bu sözlere itiraz, “millî devlet”le hesaplaşanlardan gelir: Birincisi PKK, ikincisi AK Parti yönetimi ve bunların pınarından su içenlerdir!
Bir yazarımız diyor ki: “Demokrasi düşüncesi ve demokratik kanalların açılması, şiddeti besleyen toplumsal ve psikolojik ortamı yumuşatarak terörün toplumsal potansiyelini daraltmakta, bir noktadan itibaren terör örgütleri, belirli şartlarda, silah bırakma zorunluluğu hissetmektedir. / Türkiye bu demokratik seçeneği görmezlikten gelemez. / PKK bugün hemen silaha sarılmıyorsa bunun sebebi, geniş ılımlı Kürt tabanından gelen tepkilerdir, bunu unutmamak lazım.” (Taha Akyol, “PKK ve Demokrasi”, Hürriyet, 8 Ekim 2013).
Yazarımız, Bu satırları yazana kadar problemin büyüklüğünü ve asayiş tedbirleriyle asla halledilemeyeceğini ispatlamak için kendisince birtakım “deliller” sıralıyor.
Eski “abimiz” alınmasınlar (Beni, ilk profesyonel gazete yazarlığına başlatan odur.) “Atma Recep din kardeşiz.” sözünü söylemenin tam yeri...
PKK, bu kadar tavizi silâhla almıştır ve nihaî hedef için silâh elde dağlarda beklemektedir. “Ilımlı Kürt tabanı” tepkisi diye bir şey olamaz. PKK ne derse o... Başka örneği görülmemiştir.
Dün bahsettiğim, Ak Parti’nin eski bürokratı Prof. Dr. Şaban Şimşek’in, Habervaktim’deki köşesinde, “Van Dosyası” başlığıyla yazdıkları, silâhlı PKK’nın ve “barış yoldaşı” Ak Parti yönetiminin neleri dönüştürdüğünü müşahhas olarak ortaya koymaktadır.
Prof. Dr. Şaban Şimşek, eski görev yeri Van’ı bu yıl ziyaret eder. Dostlarıyla görüşür. Bir dostu Ak Partilidir. Yakın akrabalarına sormuş: “Ak Parti’den aday olursam bana oy verir misin?” Cevap: “Senin için canımı veririm ama oyumu vermem!.. Kim olduğu mühim değil. Bizim partimiz var; kimi aday gösterirse ona veririm.”
Gelinen yer: PKK bağlılığı. Bunun adı demokrasi mi? Müslümanlık mı? Ak Parti ektiğini biçecek.
AKP’nin eski bürokratı Şaban Şimşek, sonra daha vahimini açıklıyor. Yazacağız.