Demokrasi geliyor
Saat sabahın beşi, altısı, hükümet aleyhine yazı yazan gazetecilerin evleri tek tek basılıp aranıyorsa, bilin bakalım ne oluyor?
Tutuklama!
Bilemediniz, gürültü sizi yanılttı. Ben söyleyeyim: Demokrasi geliyor. Eğer tank yürüseydi, darbe geliyor diyecektik. Ama tank değil de ruhsatlı ruhsatsız arama gürültüsü birkaç resmi araçla sokağınıza, komşunuzun kapısına geliyorsa ve özellikle de sabahın ilk ışıkları altında bir şeyler oluyorsa bu olağanüstülüğün arkasından gelen şey, darbe değil, demokrasidir. İtirazınız varsa izin isteyip, lütfederse bir hükümet yetkilisine ve/veya destekçi bir köşe yazarına sorun.
“Aydınlanıyoruz” diyecektir size. “Kötü ruhlardan kurtuluyoruz, demokrasimiz gelişiyor, devlet içindeki çetelerden temizleniyoruz” diye ekleyecektir.
Eğer bir ülkede hukuk düzeni açık tehdit edicileri ve suçluları değil de suçlu olduğu sanılanları tek tek topluyorsa bilin ki o ülkeye demokrasi geliyor.Bize söylenen bu.
Ve yine anlayın ki demokrasinin kalitesi artıyor. Hukuka olan güven ve saygı dalga dalga her tarafı sarıyor. Haydin gözümüz aydın. Daha ne isteyelim. Bize de bu yakışır.
Biliyor musunuz; imanın kırıldığı yer, şeytanın “imanlıyım” diyenleri saptırdığı yer de tam olarak burası. İsterseniz “Müslüman yazarlar” olarak kendilerini takdim edenlere bir bakın. Allah için mi hükümet için mi yazıyor görün.
Zulmü alkışlayıp alkışlamadıklarına şahit olun. “Hak gelip bâtıl zail olduğunda” gerçek, üstünü örtenleri yalanlayacaktır.
Dikkatinizi çekerim: Tutuklamalar, tutuklanmayan vicdanları da bölüyor. Bir kısmı masumiyetten, adaletten ve haktan yana, ötekiler, öfkeden, hesap sormadan yana. Kimileri garezden ve nefretten besleniyor, kimileri salt özgürlük ve hak arayışında. Bu sebepledir ki açıktan, göz göre göre hükümeti tehdit edenler hiçbir resmi ekip ile karşılaşmıyor ama ihtimal dâhilinde olanlar anında baskına uğruyor. Söylediklerimizin doğruluğu için son gelişmelere bakın lütfen.
“Türkiye’yi bölelim” diyenlere itiraz eden resmi bir ses var mı? Alenen “PKK barışı bitiriyor, eğer bizi dikkate almazsanız...” diyerek tehdit savuranlar, sokakları yakıp yıkanlar, hatta polisi öldürünceye kadar komaya sokanlar, kesinlikle “örgüt, çete, hükümeti yıkmak, devleti bölmek” suçlamasıyla baskına uğramıyor. Onların kapısına kimse sabahın seher vaktinde polis göndermiyor. Terörist başına villa ev hapsi önerenler, kesinlikle gazetecilerden daha masum. Niye?
E, benim ülkemde demokrasi var. Üstelik bir de hukuk var. Hükümet de yargıya karışmıyor. Öyle ise? Yaşasın ne yaşayacaksa.
Benim anlamadığım şu: “Hükümeti devireceğiz” dediği gerekçe gösterilenler teker teker içerdeyken, bırakın hükümeti, ülkeyi böleceğiz diyenler neden dışarıda?
Peki, şu meşhur Deniz Feneri’nden neden ses yok? Ya benim ülkemde hükümeti devirdiği alenen bilinen darbeciler niye masum da, darbe tasarladıkları iddia edilenlerin topu birden içerde? 28 Şubat gün ışığı gibi parlıyor. Hele 27 Nisan, sanal dünyanın girift bölgelerinde varlığını koruyor. Demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün gücü buraya kadar mı?
Son olaylar karşısında Başbakan: “Biz talimat vermedik, hukukun işi” diyor.
Ne güzel. Hukukun işi muhalif ekibi soruşturmak da, esas oğlanları yok saymak mı? Eğer öyle ise hukuku neden adalet dağıtacak biçimde düzenlemiyorsunuz?
Yoksa Başbakan, herkesin bildiği gerçeği de bilmiyor mu? YSK’ya olan öfkesinin bir benzerini Deniz Feneri’ne, bir başkasını 28 Şubatçılara, daha ötekini 27 Nisan’ı görmezden gelenlere gösterse olmaz mı? Keza, “özde Müslüman’ım” diyerek, yıllar yılı dindarlıktan dem vuran köşe başı arkadaşları, tv patronları, bilumum hak arayıcıları bir çift söz etse, o da mı olmaz?
Olmuyor. Olmaz.
Desenize Türkiye’de dindarlık, dini vicdan yerine dünyevi vicdana mahkum olmuş.
Heyhat!
“Binmişiz bir alamete gedeyyoz gıyamete.”
Aynen öyle...