Demek seferberlik istiyorsunuz...
Önemli bir çağrı: "Seferberlik ilan ediyorum..."
Lafla olmaz tabii...
Anayasanın gösterdiği kurallar var. Eğer anayasal bir devlet isek ve kurallar da ortadaysa ona uyulması gerekir.
Evet, Sayın Cumhurbaşkanımız bir seferberlik lafı ortaya attı. Ancak henüz hükümet pratiğe geçecek anayasal süreci başlatmadı.
Peki, bir ülke neden seferberlik ilan eder? Daha doğrusu seferberlik ne demek?
Ülke savaşın eşiğine geldi demek.
Ülke çok büyük tehlikede demek.
Düşman kapımıza kadar geldi demek.
Var olma ya da yok olma tehlikesiyle karşı karşıyayız demek.
Eğer Türkiye'miz böylesine çok büyük bir tehlike ile karşı karşıya ise vatanseverlere düşen görev bellidir... Derhal seferberlik çağrısına uymak ve mümkünse çevresinden başlayarak halkı uyarmak ve cepheye sevkini sağlamaktır.
Peki, böylesine bir tehlike var mı?
Elbette var. Ancak terör Türkiye'nin bugünkü sorunu değil. Yıllardır terör vardı ve biz neredeyse 35 yıldır bölücü terörle uğraşıyoruz..
Sayın Cumhurbaşkanımız diyor ki: "Ülkemizde kanlı oyunlar oynanıyor. Üst akıl yeni şeytanlıklarla karşımıza çıkıyor.."
Doğru söylüyor. Ancak bu durum da yeni değil. Biz yıllardır emperyalizmin ülkemizde emelleri olduğunu söylüyoruz ve söyleye söyleye dilimizde tüy bitti.
"İstiklal Harbi'nde Sevr'i paçavraya çevirmiştik. Bugün de aynı tehditle karşı karşıyayız.."
Cumhurbaşkanımızın tespitlerine kim "hayır öyle değil" diyebilir.
Hiç kimse..
Evet, 1919 şartlarını yeniden oluşturmak için 1990'lardan itibaren ABD kapımızda. Komşularımızın içini oyum oyum oymaktadır.
Bush'lar, ardından Clintonlar ve bunların 7 Ağustos 2003'te ABD Dışişleri Bakanı olan Condoleezza Rice, yoruma ihtiyaç duyulmayacak biçimde olacakları açıklamıştı. Rice, "Büyük Ortadoğu Projesi ile 22 ülkenin sınırlarının değişeceğini" söyledikten sonra lafı bize getirmiş ve eklemişti: "Buna Türkiye de dahil.."
Kusura bakmayın ama 2003 nere, 2016 nere? Tam 13 yıldır niyetin açık, akıbetin belli olduğunu biliyorduk zaten...
Sade biz değil; bütün dünya biliyordu.
Şimdi siz kıymetli devlet büyüklerimiz "mesele Sevr'dir, İstiklal Savaşı'ndaki gibidir" diyorsunuz.. İtirazım yok.
Bu sebeple seferberlik ilan edip savaş yetkisi istiyorsunuz..
Bu da tamam..
Ama Amerika, Türkiye'yi parçalayacağım dedikten sonra tam 13 yıldır geriye dönüp baktığımızda yaptıklarınız tek tek gözümün önüne geliyor...
Bazıları var ki istesem de unutamıyorum...
Barzani'ye devlet kurduk..
PKK'lıları Habur'da karşıladık..
Bir 29 Ekim günü Kobani'ye silahlı birlikleri büyük bir şa'şa ile sınırımızdan geçirdik.
Ve en nihayet hapisteki baş teröristin kendi eliyle yazdığı bildirileri Türkiye'nin meydanlarında okuttuk...
Daha başkaları da var.
Demek sonunda seferberlik noktasına geldik öyle mi? Bizden destek istiyorsunuz..
Doğru mu?
Peki, bütün bu olup bitenlerden sonra size nasıl güveneceğiz? Çünkü seferberlik yetkileri ülkenin kaderiyle ilgili yetkiler..
Bu endişelerime rağmen ülkemiz için acı şerbet içerim. Razıyım.. Ancak samimiyetinizi anlamak bakımından iki şeyden beklentim var.
Bir, Türk kadınının siyasal iradesi ve gücünü temsil eden Meral Akşener'in parti üyeliği ile ilgili kararlar adil olsun.
İki, Devletimizin, özellikle de Cumhurbaşkanlığımızın bile bilgisinden istifade etmesi gereken Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın aynı hakları korunsun...
Buyurun...