Davutoğlu'nun ittifak söylemi

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu''nun KararTv''ye yaptığı açıklamalar, Karar Gazetesi''nce haberleştirilmiş. Bu haberde yeni bir ittifak oluşumunun çağrısı dillendiriliyor. Gerçi Davutoğlu: "Var olan yapılara katılmamız bekleniyor, bunu kabul etmiyoruz" diyor ama devamında ''yeniden yapılanma'' vurgusuyla "Türkiye''nin altı partinin de içinde olduğu geniş tabanlı ittifak oluşturmaya ihtiyacı var. Öyle bir zemin oluşturmalıyız ki İzmir''de bir araya gelmeliyiz, Konya''da, Diyarbakır''da hitap etmeliyiz" söylemiyle Millet İttifakı''na gönderme yaptığı anlaşılıyor.

Dikkat ettiyseniz Davutoğlu "yeni yapılanma" vurgusu yaparken üç il ismi sayıyor.

Diyarbakır

Konya

Ve İzmir.

Ne demek istiyor?

Türkiye''yi kucaklayacak, ayrım yapmayacak bir ittifak olsun demeye getiriyor.

Bu durumda HDP''yi de "yeni ittifakın" içinde mi görüyor?

Hayır!

Çünkü altı partiden söz ediyor.

CHP, İYİ Parti, Demokrat Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve Deva Partisi. Yedincisi yok.

Peki, sözünü ettiği bu altı parti Türk siyasi tarihinde bir dönüm noktası oluşturabilir mi?

Evet, oluşturabilir.

Zaten bunun ilk adımını büyük bir titizlikle ortaya koydular. "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" tarihsel açıdan hem bir ilk ve hem de farklı siyasi görüşlerin bir araya gelerek oluşturdukları önemli bir tarihsel belge niteliğinde.

Sosyal demokratlar/Kemalistler, Milliyetçi-muhafazakârlar, bir kısım liberaller ve muhafazakârlar ile yine bir kısım sosyalist çevreler, altı siyasi partinin "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" önerisini destekliyor. Bu müthiş bir siyasi destek ve müthiş bir toplumsal bütünleşme örneğidir. Düşünsenize ülkenin neredeyse tamamını temsil eden siyasi görüşler ortak bir siyaset belgesinde tek vücut haline geliyorlar. Hâl böyle olunca gerçek anlamda bir "toplum sözleşmesine" aynı zamanda siyasi sözleşmeye şahitlik etmiş olmuyor muyuz?

Evet oluyoruz.

Bu sözleşmeyle millet, gerçekten kendi kaderini yine kendisi tayin etmiş, kendi geleceğine yine kendisi hür iradesiyle karar vermiş olacak. İşte bunun içindir ki bu karar, tarihî bir dönüm noktasıdır.

Böylesi bir ortak anlayış aynı zamanda ulus bilincinin dışa vurumudur.

Millet olduğumuzun siyasal belgesidir.

Şimdi, Davutoğlu ve Babacan, altına imza atarak Türkiye''nin büyük siyasi dönüşümüne destek verdikten sonra buradan dönerlerse, işte, asıl o zaman gerçek anlamda bir "yapımın" değil, tam tersine bir "yıkımın" sahibi olacaklardır. Bunu istemediklerini biliyoruz. Muhafazakâr siyasetten gelen her iki parti de, tabanı da Türkiye''nin yeniden inşasından yanadır.

Bu sebeple Davutoğlu, "Muhafazakâr taban yenildik fikrine kapılmamalı" diyor.

Tamam, kapılmasın ama Türkiye''ye verdikleri onca zararın da farkında olsunlar değil mi? Olsunlar ki, tarih bir daha tekrar etmesin.

Gelelim "Var olan yapılara katılmamızı istiyorlar" dedikten sonra, buna itiraz etmesine ve "yeniden yapılanma" çağrısına.

Soru şu: Var olana katılmamayı neden istiyor? Var olanın neresini eksik buluyor?

Açıklamamış.

Kanaatimce, AKP iktidarlarının yani muhafazakârların "büyük yenilgi" sonrasında mahkeme kapılarında sürüm sürüm sürünmesini görmek istemiyor.

Dediğim gibi kanaatim bu. Belki de farklı bir sebebi vardır. Bilmiyoruz. Ancak muhafazakâr partilerin de katılacağı belirli evrensel ilkeler etrafında her zaman anlaşmak mümkündür.

Sonuç olarak, muhalefet partilerinde kurumsallaşan tüm siyasi kimlik ve görüşler, tarihsel zamana yön verme başarısı göstermekle aynı zamanda yeni bir siyaset dili oluşturdular. Süreğen hale gelmesi dileği ile.

Yazarın Diğer Yazıları