Darbeler ve değişimi yönetmek
Darbeleri sorgulamak...
Esasında yapılan odur biliyor musunuz?
Şu an şu saat, hemen herkes darbeleri sorguluyor.
İşte demokrasinin güzelliği burada. Aynı şeyi İran’da yapamazsınız.
Hele Kuzey Kore’de yanına yaklaşamazsınız.
Baykal “12 Eylül’ü de sorgulayalım” diyor. Samimiyetini göstermek için de AKP’ye grup başkan vekilini öneriyor.
Emin olunuz bundan bir sonuç çıkmayacak.
Çünkü her şeyden önce darbe konusunda haykıran iktidar bundan kaçınacak.
Peki 28 Şubat?
28 Şubatla ilgili küçük bir girişim başlatıldı sayılır.
Dönemin ünlü generali Çevik Bir, belge sahte mi, gerçek mi tartışmalarının sürdüğü sırada savcılarca sorgulandı. Şimdi “Ergenekon” davasıyla ilgili olarak bir başka davadan 28 Şubatçılara uzanan bir yol açılmış görülüyor.
Biliyor musunuz; işin içinde hangi komplo, hangi hinlik olursa olsun, Türkiye siyasal bir dönüşümden geçiyor. Sözünü ettiğimiz bu dönüşümün adı tam olarak konulmasa da Türkiye, artan okur-yazar oranının, beraberinde gelen kentli toplumlaşma dönüşümünün kaçınılmaz bir sonucu olan siyasal gerilimleri kendine konu ediniyor ve tartışıyor.
Köylü toplumdan, kentli topluma geçerken, okuma-yazması düşük toplumdan işsiz de olsa üniversiteli okur-yazarın çoğaldığı bir toplum elbette değişimi tartışacaktır. Çünkü, toplumsal yapı değişmektedir. Değişimler beraberinde çatışmaları getirir.
Diyeceksiniz ki, bu durum belgelerin sahteliğini veya gerçekliğini değiştirir mi?
Değiştirmez ama, taraflaşmayı, hesaplaşmayı, rejim içinde siyasal arayışları tetikler.
Fotoğrafa bakınız, olan bu değil mi?
Özal ile başlayan AB sürecinde Türkiye’nin, Avrupalı olacağım hevesiyle neleri değiştirdiği ve neler ile kavga ettiğini bir hatırlayın lütfen.
Hangi tartışmalar yaşandı, AB uğruna ne tavizler verildi düşünün.
İşte geldiğimiz nokta burası. Değişimin tetiklediği arayışları AB sürecinin sonunda elde edilecek mutlulukta arayanlar ile, yerli milli kaynaklarda arayanlar politik alanda tartışmıyor mu?
Son tartışmanın konusu darbe.
Taraf gazetesinde yayımlanan ve kimilerine göre kurgu, kimilerine göre geleneksel bir askeri yol olarak görülen çatışmanın özünde “darbe” kavramı var.
Demek ki Türk toplumu kaynağı ister komplo olsun ister olmasın “darbe” konusunu tartışıyor.
Değişim ve beraberinde gelen çatışma bu hat üzerinden yürütülüyor.
Şurası unutulmasın.
Değişim kaçınılmaz. Geliştikçe ilerler, ilerledikçe farklılaşırsınız. Farklılaştıkça ortaya çıkan farklara göre yaşamak kaçınılmaz olur. Böylece değişim kendiliğinden ortaya çıkar.
Burada sorun değişimin ortaya çıkması değil. O zaten olacak. Önemli olan değişimi kimin nasıl yönettiği ve/veya yöneteceğidir.
Darbe bağlamında değişimi yönetmek ve kendi kontrollerine alarak yine kendi siyasal anlayışında biçimlendirmek isteyenler, bu sürecin Türk Ordusunu etkisizleştirmekten geçtiğini elbette biliyor. Çünkü TSK önemli ve güçlü bir aktör.
TSK’yı belli alanda tutmak öteki alanların hepsini yönetmeyi kolaylaştıracaktır. Bu durumda değişimi kendi lehlerine yönetmek isteyenler, gerekirse sahte belge neden hazırlamasın?
Darbeleri tartışıyoruz.
Tartışalım tabii.
Lakin değişen toplumun doğal olarak ortaya çıkardığı daha çok demokrasi, insan hakları, eşitlik, özgürlük hukuk devleti gibi ihtiyaçları karşılarken, durumdan istifade ederek, ihtiyaçları karşılama bahanesi ile Atatürk Türkiye’sine makas değiştirtmek isteyenlerin oyununa da gelmeyelim.