Darbeci ve mağdur
“Darbeci”nin cenaze töreni 40 gün önceydi. Sonra “mağdur”un cenaze töreni... Darbeciler, zulmediyorlar, hapsediyorlar, asıyorlar ama kendileri âbâd olamıyorlar. Onların da sonu hapsedilmek, idam, yalnızlık...
“Darbeci” Kenan Evren için kanunların sınırları zorlanarak mecburen askerî bir tören düzenlendi.
Darbelerin mağduru Süleyman Demirel’in cenazesi ise devlet töreniyle kaldırıldı.
Alparslan Türkeş, 27 Mayıs 1960 Darbesi’nin “Kudretli Albay”ıydı. Radyoda ilk darbe bildirisini o okumuştu. Darbe şartlarında başbakan mesabesinde müsteşardı. Ancak darbe içinde darbe yapıldı; Türkeş, 13 arkadaşıyla birlikte sürgüne gönderildi.
Hayırlı bir sürgün... 1963’te Talat Aydemir’in dinmeyen ihtirasında işbirliği yaptığı iddiasıyla kısa bir hapislik, ardından politika: CKMP, MHP. 1970’li yıllarda “maşalar” ile “millî halk öncüleri” arasında ölümüne savaş, yine darbe... (Kenan Evren’in başını çektiği 12 Eylül 1980 Darbesi.) Uzun bir mahpusluk, politikaya kaldığı yerden devam ve 4 Nisan 1997’de ruhu teslim.
Her politikacının vefatından sonra ister istemez cenaze törenlerini kıyaslıyorum.
Türkeş’in cenaze töreni 7 Nisan’daydı. Neydi öyle!... Kış-kıyamet, kar... Memleketin dört bir tarafından gelen kalabalık Ankara’nın nüfusundan bile fazlaydı. Kocatepe Camisi’nin avlusuna girmek mümkün değildi! Camiye açılan yollar tıklım tıklımdı.
Türkeş ve Demirel. İkisi de aynı dönemde politikaya giriyor. İkisi de darbe mağduru. Türkeş başlangıçta darbeci de! Demirel yedi defa başbakan... Türkeş, Demirel’in kurduğu koalisyon hükûmetlerinde iki defa başbakan yardımcısı...
Vurgulamam gerek: Türkeş, seçimlerde alabildiği oy en fazla % 8,2 iken (1995 seçimi) neden bu kadar itibar gördü ve M. Kemal Atatürk’ten sonra en büyük cenaze töreniyle uğurlandı? Onun öğrencisi Muhsin Yazıcıoğlu’nun cenaze töreni de çok kalabalıktı. Sebepleri üzerinde durursak, halkın minnet duygusuyla açıklayabiliriz. 1980 öncesi “iç savaş”ta kararlı tavır sergilenmeseydi memleketin hâlinin ne olacağını halkımız idrâk etmişti.
Demirel Türk siyaset sahnesinde müstesna bir yere sahipti. Hiç yılmadı ve düştüğü/düşürüldüğü yerden kalkmasını bildi. Demirel, 1983’te Zincirbozan’da tutulduğu sıra Almanya’da bir Türk derneğinin başkanına mektup göndermişti. Mektubun kopyasını dernek yönetiminden bir arkadaş vasıtasıyla elde etmiştim. Mektup 10.9.1983 tarihli. Darbeciler çok ağır tenkit ediliyor.
1983 seçimlerine Doğru Yol ve SODEP’in girmesine izin verilmemişti. Mektup uzun. ( “Alparslan Türkeş ve Liderlik” kitabımda yayınladım.) Demirel’in şu cümlelerini alacağım:
“... Millet’e istediklerini zorla kabul ettirip, dışarıya dönüp ’işte seçim yaptırdık ya’diyeceklerdir. Bu bir komplodur. Tertip milletin iradesi üzerine oynanmaktadır. / Basın yoktur. Yasaklar fevkalade şiddetlidir. Hiç kimsenin sesini çıkartmıyorlar. Bu diktadır. Militarizmdir. Bundan demokrasi doğacağını beklemek abestir.”
Yerim olsaydı da mektubun bütününü yayınlasaydım. Farklı bir Demirel’le karşı karşıyayız.