Darbe zihniyeti yaşıyor mu?
Her şeyi, suçlamalar ve aklamalar üzerinden götürüp, tarihsel sonuçlara varma alışkanlığımız var.
Kolaycıyız.
Olguların içinde taşıdığı olaylar dinamiğinin mantığını hiç seçmiyor veya seçiyorsak da irdeleme alışkanlığımız yok.
Toptancıyız.
Bunları neden yazıyorum?
Şundan.
Türkiye'nin bir darbeler tarihi var.
İşte dünün tarihi; 28 Şubat.
27 Mayıs.
12 Eylül vb.
Bunların hepsi darbelerin tarihine götürüyor bizi. Hepsi tarihsel süreç ve hepsi tarihsel olgu. Aynı zamanda tarihsel olay.
Peki, bunları ideolojiler dışında salt olgu olarak kim, nerede ve nasıl inceledi?
Bilen var mı?
Ben hatırlamıyorum. Varsa da haberim yok.
Darbe diyoruz, basıyoruz kalayı, yerden yere vurup geçiyoruz. Çözümlemesini yaptık mı?
İrdelemesini, nedenini, niçinini sebep sonuç ilişkisini inceledik mi? Bu anlamda darbelere kim kafa yordu da mesela derli toplu bilimsel bir doktora tezi çıkardı?
Tarihçi için olgular ve olaylar dizisini açıklama kolay sayılır. Oturur kronolojik sıraya göre gelişmeleri anlatırsınız olur biter. Lakin siyaset felsefecisinin, siyaset sosyoloğunun işi o kadar kolay değil.
Önce şu soruyu sormak lazım; Türkiye'de neden bu kadar çok darbe oluyor? Mesela Almanya'da olmuyor?
Bu sorunun cevabı "orası Avrupa, orada medeniyet var" şeklinde olamaz. Yahut darbecileri genelleyerek, "onlar Amerika'nın adamlarıydı, patron istedi, bağlıları söyleneni yaptı" demek de tek başına gerçeği açıklamaya yetmez.
Neden?
Çünkü darbe, her şeyden önce sosyal bir olgu olduğu kadar siyasal grup davranışıdır. Darbeye maruz kalanlar da siyasal grup, darbeyi yapanlar da.
Her iki tarafın da ideolojileri var.
Her iki tarafın da inandığı değerler, inançlar, buna dayalı olarak gerçekleştirdiği sosyal roller var. Her iki tarafta da kurumlar, statüler, davranış kalıpları, ilişki düzeni var. İnanış biçimleri, toplumu ve tarihi algılayış biçimleri var.
Kısacası burada sosyal yapılar ve bu yapılar arası ilişkiler var.
İşte bu ilişki düzenini çözümleyecek bilimsel bir analize ihtiyacımız var.
Neden?
Çünkü darbeler bitti ama anlamsal açıklığa kavuşturulmadı. Biz, toplum olarak, neyin neye neden olduğunu, gerçek manada anlamış değiliz. İşte bu sebepten dolayıdır ki, darbeler bitmiş görülse de aslında zihniyet olarak yaşıyor.
Evet, yaşıyor.
Şaşırmayın.
Önceki gün rahmetli Erbakan'ı anma toplantısında biri çıktı dedi ki: "AKP darbeleri sürdürüyor."
Ondan epey evvel yine "15 Temmuz kontrollü darbeydi" diyen Kılıçdaroğlu, "Asıl darbe 20 Temmuz darbesidir" demiş, Partili Cumhurbaşkanlığı sistemini eleştirmişti. Lakin 20 Temmuz'dan önce de darbelerden söz edilmişti.
Çok daha önce herkes AKP'nin yaptıklarını "pembe devrim" olarak nitelendirmekteydi.
Demek ki neymiş?
Darbeler aslında bitmemiş.
Ya ne yapmış?
Şekil ve biçim değiştirmiş.
Bütün bunlar bize neyi gösteriyor?
Siyasal toplumun bilinçaltında her zaman bir darbe motifinin bulunduğunu gösteriyor. Konunun tam bu noktasında bir soru daha; Acaba Cumhuriyet, Kurtuluş Savaşı yıllarında yaşadığı İstanbul merkezli yıkıcı ve yok edici propagandayı unutmadı da devlet aklının bilinçaltına mı itti? Bunu neden söylüyorum?
Şundan.
Her darbe sonrası yapılan açıklamalar rejime (Cumhuriyete) vurgu yapıyor da ondan.
İşte asıl mesele bu. Darbenin görünen, bilinen ve gerçekleşen biçimsel yanıyla, bir de görünmeyen ve fakat zihinlerde yaşayan kısmı var. Maalesef o da bitmiş değil. Çünkü darbeler ikna edici bağlamda zihinsel açıklığa kavuşturulmadı.
İktidarı eline geçirenler demokrat davranmıyor, rakibine baskı üstüne baskı uyguluyor. İçinde bulunduğumuz süreç tam da böyle değil mi?