Çin ile ilişkilerde yeni dönem diyebilir miyiz?
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Çin’e ziyareti değil; Doğu Türkistan’da Urumçi ve Kaşgar’a gidişi, halk içinde dolaşması öne çıkarıldı. Aslında Çin Hükûmeti’nin istediği de bu idi. Çünkü, Doğu Türkistan’da Türklere “zulüm” Türkiye’de hep gündemde tutulmuş, hep lanetlenmiştir.
Hakan Fidan’ı, Sincan Özerk Uygur bölgesinde, özellikle Urumçi’de, Kaşgar’da halk içinde gösterirken camilerin minaresini de fotoğrafa dâhil etmeleri herhâlde belli bir maksada matuf. Buraları size kim anlattıysa, bildiğiniz gibi değil, demek istiyorlar.
Daha önce, 2002’de, “en milliyetçi” partinin başkanını davet emişler, Doğu Türkistan’ı gezdirmişlerdi. Yine demek istedikleri aynıydı: En milliyetçileriniz bile Sincan’da farklı bir şey görmediler, eziyet görmediler, yokluk görmediler, baskı görmediler. “Muhtar bir bölge” şartları içinde güllük gülistanlık, dediler.
Söz konusu parti lideri Devlet Bahçeli’dir. DSP lideri Bülent Ecevit’in başbakan olduğu koalisyon hükûmetinde başbakan yardımcısıydı.
Bu gezinin notlarını rahmetli Mehmet Gül yazmıştı. Mehmet Gül o sıra MHP milletvekiliydi. Devlet Bahçeli onun da gelmesini istemişti. Rahmetliye, aman gezi notları yazmayı unutma, dedim. O sıra çıkardığımız Türkhaber’de Mehmet Gül’ün gezi notlarını verdim. Bu notlar Oğuzhan Cengiz’in hazırladığı “Türkmen Beyi Devlet Bahçeli” kitabında yer alır. (Bilgeoğuz yayınları)
Kontrollü ziyaretler hep kuşku uyandırır. Bir gazeteci, önlerinde arkalarında kimse olmadan, dikizlenmeden bu bölgelerde dolaşabiliyor mu? İstediğiyle konuşabiliyor mu? Asıl ziyaret, asıl “hürriyet” budur.
Hatta gitmeyi teklif de ettim.
Ethem Sancak’ı bilirsiniz. Bir ara R. T. Erdoğan’ın çok yakınındaydı. Sonra aslına rücu etti. Aslı neydi? “Maocu” bilinirdi. Mao Zedong (1893-1976), Çin’de komünist idareyi kuran diktatör.
Artık Aydınlıkçılarla birlikte hareket eden Ethem Sancak Doğu Türkistan’da zulümler çok tartışılınca şunları söylemişti:
“Ben kendim gittim gördüm. Kapatılan tek bir cami yok. Uygur bölgesinde yaşayan Uygurların refah seviyesi bizim Yozgat’ta yaşayan insanlarımızın refah seviyesinden 3 kat daha yüksektir. Git gör. Bunlar Amerikan ajanlarının dezenformasyonudur. Batı medyası ve CIA’nın ajanlarıdır. Çok merak ediyorsanız sizi göndereyim. Bölge bölge, atlayın gidin. Başkalarının anlattıklarına bakmayın. Kendiniz gidin.”
5 Nisan 2022’de, “Çin’e gitmeye talibim” başlığı altında Ethem Sancak’ın bu sözlerini verdikten sonra şunları yazdım:
“Madem Yozgat’ı örnek verdi. Bir Yozgatlı olarak gitmeye talibim. İki tarafın refah seviyesini ölçebilirim! Daha önce, yakın dostu Doğu Perinçek’in İsviçre’de, Lozan’daki mahkemesini takip ettim. Ermeniciler Perinçek’i şikâyet etmişlerdi. D. Perinçek, gerçekçi bir dille Türkleri savundu. Bu köşede uzun uzun yazdım. / Gitme şartım: Çince bilen bir arkadaşımla gideceğim ve devlet yetkilisi ‘rehber’ olmayacak. Var mısınız?”
Tabiî cevap gelmedi.
Türkler “kendileri” olduktan sonra Çin’in bir parçası olarak elbette yaşayacaklardır. Ancak ince ayarla asimilasyona gitmek, Çinlileri ta uzaklardan getirip Türklerin öz topraklarına yerleştirerek alan kazanmak kabul edilebilir mi?
Orada Türklerin hakları iç kanunlarla belirlenmiştir. O hakları kullansalar, yine “kendileri” olacaklardır. Ama, bu haklar kısıtlanırsa, elbette tedirginlik başlar ve bu tedirginliği “birileri” kullanmak ister.
Hakan Fidan’ın ziyaretine sadece Urumçi-Kaşgar ziyareti açısından bakılmamalı. Çin’le ticarî ilişkiler, turist çekimi, hepsi bir denge içinde yürütüldüğünde bir anlam kazanır.
Artık Çin ile ilişkilerde yeni dönem diyebilir miyiz?