CHP’liler Mustafa Kemal Atatürk’ü anlayabilmişler midir?
CHP’nin kuruluşunun 100. yılı kutlanıyor.
Mustafa Kemal, Nutuk’ta, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın kuruluş safhalarından bahseder. Acaba kaç CHP yöneticisi bu safhaları okumuş ve ne demek istediğini anlamıştır?
Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk'u, 15 Ekim 1927 Cumartesi günü, Cumhuriyet Halk Fırkası'nın İkinci Büyük Kongresi'nde okumaya başladı. Bu partinin reis-i umumîsi (genel başkanı) idi. Saat 10.00'da başlayan konuşması altı gün sürdü. Günde altı saat konuştu.
Nutuk’un 1927 baskısından CHP’nin kuruluşuna dair sözlerini aktarıyorum:
“Her yerde siyasî fırka teşkili hakkında da halk ile uzun hasbihâllerde bulundum.
7 Kânunievvel 1338 [7 Aralık 1922] tarihinde, Ankara matbuatı vasıtasıyla halkçılık esasına müstenit ve ‘Halk Fırkası’ nâmıyla siyasî bir fırka teşkil etmek niyetinde olduğumu beyan ederek bu fırkanın nasıl bir program takip etmesi lâzım geleceği hakkında bilcümle vatanperverânın, erbâb-ı ilm ü fennin müzâheret ve müşâreketine müracaat etmiştim.
Gerek bazı zevâttan aldığım tahrîrî mütalaâttan ve gerek halk ile müdâvele-i efkârdan çok istifade ettim. Nihayet 8 Nisan [1]339 [8 Nisan 1923] tarihinde, nokta-i nazarlarımı dokuz umde hâlinde tespit ettim. İkinci Büyük Millet Meclisi’nin intihâbı esnâsında neşir ve ilân ettiğim bu program, fırkamızın teşekkülüne esas olmuştur.
Bu program, bugüne kadar, icrâ ve intâc ettiğimiz esaslı bilcümle hususâtı ihtivâ ediyordu. Maa-hazâ, programa idhâl edilmemiş, mühim ve esaslı bazı meseleler de vardı. Meselâ, cumhuriyetin ilânı, hilâfetin ilgāsı, Şer‘iye Vekâleti’nin lağvı, medreseler ve tekkelerin kaldırılması, şapka iksâsı gibi...
Bu meseleleri programa idhâl ederek, vaktinden evvel, cahil ve mürtecilerin, bütün milleti tesmîme fırsat bulmalarını muvâfık bulmadım. Çünkü, bu mesâilin, zaman-ı münasibinde, hallolunabileceğinden ve milletin binnetice memnun olacağından kat‘iyyen emin idim.” (s. 512)
Kimilerinin, anlamadım, dememesi için Mustafa Kemal’in sözlerini günümüzün Türkçesiyle de veriyorum:
“Her yerde siyasî fırka teşkili hakkında da halk ile uzun hasbihâllerde bulundum.
7 Aralık 1922 tarihinde, Ankara matbuatı vasıtasıyla halkçılık esasına müstenit ve ‘Halk Fırkası’ namıyla siyasî bir parti teşkil etmek niyetinde olduğumu beyan ederek bu partinin nasıl bir program takip etmesi lâzım geleceği hakkında bilcümle vatanperverlerin, ilim erbabının yardım ve iştiraklerine müracaat etmiştim.
Gerek bazı zevattan aldığım yazılı mütalaalardan gerek halkla fikir alışverişinden çok istifade ettim. Nihayet 8 Nisan 1923 tarihinde, nokta-i nazarlarımı dokuz umde hâlinde tespit ettim. İkinci Büyük Millet Meclisi’nin seçimi esnasında neşir ve ilân ettiğim bu program, fırkamızın teşekkülüne esas olmuştur.
Bu program, bugüne kadar icra ettiğimiz ve neticelendirdiğimiz esaslı bütün hususları ihtiva ediyordu. Bununla beraber, programa dâhil edilmemiş, mühim ve esaslı bazı meseleler de vardı. Meselâ, Cumhuriyet'in ilânı, hilafetin ilgası, Şer'iye Vekâleti'nin lağvı, medreseler ve tekkelerin kaldırılması, şapka giydirilmesi gibi...
Bu meseleleri programa dâhil ederek, vaktinden evvel, cahil ve mürtecilerin bütün milleti zehirlemeye fırsat bulmalarını uygun bulmadım. Çünkü, bu meselelerin, münasip zamanında hallolunabileceğinden ve milletin neticede memnun olacağından katiyen emin idim.”
Mustafa Kemal’in, Nutuk’tan önce kongrenin açılış konuşmasında söylediği şu sözler dikkat çekicidir:
“Efendiler, fırkamız, geçen ıstırap seneleri içinde milletimizin hayatı ve şerefi için gösterdiği yüksek azim ve iradenin mümessili olarak bundan dokuz sene evvel meydana çıkmıştı. Bütün Anadolu ve Rumeli’ye şamil olmak üzere ilk umumî kongremiz Sivas‘ta akdedilmişti. Sivas Umumî Kongresi’ne takaddüm eden şarkta ve garpta mıntakavî kongreler de aktedilmişti. Bunlardan benim iştirak ve riyaset ettiğim Erzurum Kongresi’dir. Erzurum Kongresi tespit ettiği esaslar itibariyle şayan-ı kayıt ve tezkârdır. Sivas Umumî Kongresi’nde müzakere mevzuu olan aynı esaslar olmuştur. Bu esaslar tavzihan ve bütün memlekete teşmilen kabul olunmuştur.” (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, 2006, s. 369)
Bütün bunları okuduktan sonra acaba diyorum, CHP çizgisini korumuş mudur?
Mustafa Kemal, her şeyi halka sordum ve yaptım, diyor. Çok merak ediyorum. İsmet İnönü, “sol”a kaydığını ilk açıklamasından önce halk arasında dolaşmış,“Bilcümle vatanperverânın, erbâb-ı ilm ü fennin müzâheret ve müşâreketine müracaat etmiş” midir?
1972’de, İnönü’yü devirip CHP’nin genel başkanı olan Bülent Ecevit “sol”un muhtevasını belirlerken “Bilcümle vatanperverânın, erbâb-ı ilm ü fennin müzâheret ve müşâreketine müracaat etmiş” midir?
“Solculuk” nedir? Bu soruyu soranlar, ilkin ne yaparlar? Herhâlde internete girerler. Karşılarına Vikipedi çıkar ve okumaya başlarlar. Neymiş, biz de girip okuyalım:
“Solculuk, var olan sosyal hiyerarşiyi kaldırmak isteyen ve zenginliğin eşit dağılımını destekleyen politik hareketlere karşılık gelen terimdir. Emek-sermaye çelişkisinde emekten taraftır. İnsan merkezlidir, odağına din, ırk, milliyet, cinsiyet vb. kavramlar yerine insanı alır. Burada kastedilen istisnasız tüm insanlardır.
Solculuk kavramı ilk olarak, Fransız Devrimi sonrasında kurulan meclisteki oturma düzeninden esinlenilerek oluşturulmuştur.
Sol ile özdeşleştirilen ideolojiler Marksizm. Sosyalizm, sosyal demokrasi, komünizm, sendikacılık, otonomculuk ve uç noktalarda anarşizmdir.”
Bu sıralanan -izmler, -culuk/-cılıklar, bize uyuyor mu? Uyanlar ne derece uyuyor? Bir parti bütün halkı kucaklamak istese, bu “-izmler, -culuk/-cılıklar”dan hangilerini tercih eder?
CHP, silkelenmeli ve Sivas Kongresi’ne doğru bir yol kat etmeli, nereden nereye gelindiğini, bütün halkın neden kucaklanamadığını inceden inceye düşünmeli. (Daha yazacağız.)