CHP silkelenmeli ve kendine gelmeli!

Şimdiki CHP, Cumhuriyet Halk Partisi’nin 100. yılını kutlayabilmesi için Mustafa Kemal’in çizdiği daire içinde olması gerekir. Dün Nutuk’taki sözleri verdim, başka sözleri versem, şimdiki CHP, Mustafa Kemal Atatürk’ün yanından bile geçemez.

Bu defa memleketi Diyarbakır’dan milletvekili adayı yapılan ve seçilen Sezgin Tanrıkulu adındaki kişinin söylediklerine bakın... Mustafa Kemal’in çizgisiyle bağdaştırın bağdaştırabilirseniz. Adam bir de CHP’de Parti Meclisi üyesi. tv100’e çıkıyor, saldırdıkça saldırıyor:

“TSK'nın yaptığı her şey eleştiriden azade değil. Biz milletvekiliyiz, bunları sorgularız. 15 köylüyü helikopterden atan TSK değil mi? Biz eleştirel yaklaşırız. Soru sorarız, doğru olup olmadığını sorarız, TSK üzerinden bu tür şaibelerin kalkması amacıyla bunu sorarız. 40 yılda her şeyi doğru yapsaydı Türkiye bu durumda olmazdı. AİHM kararı orada, 15 tane köylü, kim attı? Bu kadar köyü yaktı?”

PKK çizgisinde olanların maksadı Türk Silahlı Kuvvetleri’ni aşağılamaktır, itibarsızlaştırmaktır.

Bütün etnikçilerin/mikro milliyetçilerin, bütün sol liberal kanadın ve 12 Eylül öncesi bakiyesi komünist cenahın hedefinde her daim ordumuz vardır.

Darbe yapanlar zulüm de yapar. Bu kabul ama, başına “Türk” ekleyerek silahlı kuvvetleri esas aldığımızda, ordunun bu ülkenin savunma gücü olduğunu düşünmeliyiz. Ama birileri bile bile bunu akla getirmiyor.

Sezgin Efendi’nin “düşmanca” sözleri üzerine partisi içinden bile itiraz yükselince, yine tv100’e bağlanıyor, saldırılarını pekiştiriyor:

“Bu Türk Silahlı Kuvvetleri değil mi 12 Eylül'de faşist darbeyi yapan? Bu ordu değil mi 15 Temmuz'da darbe girişimi yapan, köyleri yakan... Onlarca faili meçhul cinayet. Benim takip ettiğim davalar var. 15 köylüyü helikopterden atan TSK değil mi? AİHM kararıyla sabit hâle gelen..."

Bu Türk Silahlı Kuvvetleri değil mi...” dediğin an, “bu” ve “değil mi” ifadeleri maksadı hemen ele veriyor.

Sezgin Efendi’nin vukuatı çok. Daha önce ben de köşeme taşıdım bu vukuatlarını...

2016’de, biliyorsunuz 1128 imzalı “Akademisyenler Bildirisi” çok tartışılmıştı. Bu bildiride, hendekler kazarak, duvarlar örerek ülkemizin bir bölümünü “özerkleştirdiği”ni ilân eden PKK’ya karşı hareket başlatan ordumuz hedefe konularak bildiri yayınlanmış, büyük tartışma çıkmıştı.

O zaman CHP Genel Başkan Yardımcısı olan Sezgin Tanrıkulu: Bu bildirideki görüşlere katılıyorum." demiş, tehlikenin farkına varan CHP sözcüsü Haluk Koç, bildiri için: "İçeriğinden bağımsız değerlendiriyorum." deme ihtiyacı duymuştu. (15 Ocak 2016 tarihli “İmzacı Akademisyenler! Şimdi içiniz rahat mı?!” başlıklı yazım.)

Sezgin’in vukuatı bitmedi. “PKK’nın sesi mi?” başlıklı yazımdan:

“CHP, kediye ciğer emanet etmiş. Sezgin Tanrıkulu gibi, PKK ağzından konuşan birini Cizre'yi incelemesi için göndermiş. Adamın anlattıklarını okusanız, sanırsınız ki devlet, Cizre güllük gülistanlıkken, hendekler, bombalar yokken, sırf cezalandırmak için girmiş ve herkesi öldürmüş, her yeri yakmış, yıkmış. / Allah inancınız varsa Allah'tan korkun insafsızlar!” (9 Mart 2016)

Sezgin ordumuza saldırmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyor. 2021’de Kuzey Irak’ta “kimyasal silah” kullandığımız iddia edilmişti. Tabiî yoktu böyle bir şey. Sezgin Efendi, bir fırsat yakaladığını düşünerek, Meclis’e soru önergesi vermişti.

CHP’de değişmeden bahsediliyorsa, ülke birliğine saldıranlara karşı nasıl yekvücut olunacağı tartışmaya açılmalı, Mustafa Kemal Atatürk’ün ülke birliğini sağlamak için takip ettiği yol üzerinde kafa yorulmalı.

Yazarın Diğer Yazıları