Cerahat temizlenmeli

Sedat Peker, gündemi sarsmaya devam ediyor. Bundan sonra söyleyecekleri de önemli. Peker''in söylediklerinden milliyetçi camianın da ders çıkarması ve kendi alanını temizlemesi gerekiyor. Lakin gözlenen o ki, ülkücü-milliyetçi camia kendi geleceğine, fikrî varlığına hiç sahip çıkmıyor. Devletin biricikliğini ve korunması gerektiğini unutmuş görünüyor.

Ya ne yapıyor?

Tam tersine mevcut durumda suçlananları ispata davet edeceği yerde sahiplenme yoluna gidiyor.

Bütün bu anlatılanların tek cümlelik özetini ağabey Atilla Peker söyledi: "Devlete hizmet ettiğimizi sanıyorduk.." Meğer kime hizmet etmişler? Devlet içine çöreklenmiş çıkar gruplarına ve çetelere.

İşte bütün mesele bu.

Aynı durumun bir benzerini araştırmacı gazeteci Uğur Dündar dünkü köşesinde anlatmış. 90''lı yıllarda özel ekipte görev yapmış polis bir babanın oğlu olan Oğuz Yılmaz''ın annesi Nurhan Yılmaz, Arena Programına verdiği röportajda benzer cümleler kuruyor.

Diyor ki: "Onlar öyle biliyorlardı. Vatan için yaptıklarını sanıyorlardı. Oğuz çok geç anladı. ''Ben bu pisliğin içine nasıl düştüm anne?'' diyordu. Ama çok geçti. Onlardan ayrılması mümkün değildi. Bunu yaptıklarında kardeşi kardeşe bile vurdururlarmış. ''O yüzden ayrılamadım anne, ayrılamıyorum'' derdi."

Bir tarafta tertemiz duygularla vatanseverlik, öbür yanda bu duyguları kötüye ve çıkara dönüştürenler… Girdiği bataktan kurtulamayan kaç vatansever-milliyetçi var acaba?

İşte bu kirlenmenin açığa çıkarılması ve tüm yapışanlardan arınmak gerekiyor. Milliyetçi siyaset kurumları, kendi varlık bilinciyle davranmalıdır.

Ne devlet içine sinen ve milliyetçilikten, samimi vatansever duygulardan beslenip bunları kendilerine çıkar sağlamak için kullananlardan, ne de yolsuzluk ve kamu hırsızlığından yana olabiliriz. Bu sebeple Ruhsar Pekcan olayı da bir çeşit milliyetçi tavrın siyaset eliyle nasıl yozlaştırıldığını bize gösteriyor. Bu hanım bakan "evet kendi şirketimden deterjan aldım" itirafında bulunuyor ama milliyetçi olduğunu söyleyen bir siyaset kurumu, Cumhur İttifakı adına kendini var eden davadan taviz vererek, "aldınsa aldın, bu senin hakkın" der gibi yasaların suç saydığı işleri yasadan ve araştırmaktan kaçırıyor.

Ne hazin bir çelişki.

Tıpkı "dindarız, Müslümanız" dedikten sonra bir taraftan cami açılışları yapıp öte taraftan yolsuzluk ve hırsızlıkları görmeyenlerin yaptığı gibi.

Heyhat!

Yolsuzluklar ayyuka çıktı. Kitap üstüne kitap yazılıyor. Sadece Yeniçağ yazarı arkadaşımız Murat Ağırel''in yazdıklarını okuyanlar, sahiden ve samimi olarak vatansever iseler kutsal duygularını ittifaklar uğruna çöpe atmazlar.

Bir de Avrupa''ya bakın.

Finlandiya Başbakanı resmî konuta 300 Euro''luk kahvaltı harcaması yaptı diye soruşturuluyor.

Din-iman maskesiyle ülke soyulurken, buna milliyetçi-ülkücü maskesi eklenmemeli.

Neymiş AKP iktidarının ipleri onların elindeymiş.

Eğer bu doğruysa, Türkiye neden soyuluyor?

Mafya denilen örgüt liderleri neden devlete ayar veriyor, siyaseti belirliyor? Koskoca Türkiye her hafta sonu Sedat Peker videosu beklemiyor mu?

Bekliyor.

Siyaset, kaç haftadır onun videoları üzerinden gündem oluşturmuyor mu?

Oluşturuyor?

Eee?

Öyle ise iktidarın iplerinin elinde olduğu söylenen milliyetçiyim diyen arkadaşlar, iktidarı neden hizaya çekmiyor da aklama yoluna gidiyor?

Demek ki ipin kimin elinde olduğunun bir önemi yok. Sende de olsa yolsuzluk, haksızlık, hukuksuzluk devam ediyor, onda da olsa devam ediyor. Haliyle Milliyetçi-ülkücü davaya milim faydası da yok. Öyle ise kimse kimseyi kandırmasın.

Sonuç olarak Türkiye, bu yükü taşımak zorunda değildir. Bütün kirliliğin ortaya çıkarılması şarttır. Artık bu cerahat temizlenmelidir.

Yazarın Diğer Yazıları