Cephe başkanı mı?
Başbakan Recep T. Erdoğan’ın danışmanları “zırcahil” demiştim. Hakikaten öyle... Son gelişmelerde suçun yarısı R. T. Erdoğan’a aitse, yarısı da danışmanlarına aittir. R. T. Erdoğan her şeyi bilemez. Ama danışmanları her şeyi bilmek ve strateji belirlemek zorundadırlar. (“Erdoğan’ı yedirtmeyiz!” diyerek, “Yiyin!” demek isteyen Başdanışman, bu sözlerini değerlendiren köşe yazarlarına “Zırcahiller!” demişti. Bilmiyorum, yazımızdan mı ilham almıştı, yoksa aklına mı geldi; önce dönsün kendisine ve ekibine baksın!) Danışmanlar, Başbakan’ı “yedirtmek” için ellerinden geleni yapıyorlar. O kadar cahiller ki strateji belirlemekte âcizler ve en ucuz, en basit yola sapıyorlar; halkın sinir uçlarını kaşıyarak protestoları bitirecekleri hesabı içindeler!
Her şeyi elinde tutan adama “mazlum” rolü oynatmak istiyorlar, Menderes’in dramıyla R. T. Erdoğan’ı eş tutuyorlar. Araya Turgut Özal’ı da katıyorlar.
R. T. Erdoğan, kefenden, Allah’a hesap vermekten bahsetti. Bizi millet getirdi, bizi millet götürür, marjinal gruplar değil, dedi.
Recep Tayyip Bey, âdeta “cephe başkanı”... Kendisine bağlı kitleleri gerekirse saldırıya hazır hâle getirmek için konuşuyor.
Başbakan, Esenboğa’da sözünün nelere mal olacağını düşünmeden öyle lâf etti ki nutkum tutuldu. Protestocular, Dolmabahçe Camisi’ne bira şişeleriyle, ayakkabılarıyla girmişler. Hâlbuki caminin imamı böyle bir şey olmadığını söylemişti. (Yeni Şafak’ta meselenin doğrusunu AKP’nin bir eski milletvekili de yazdı ama danışmanları yazının farkında değiller!)
Eğer birileri “Allah Allah!..” diye protestocuların üzerine şuursuzsa yürürlerse bilin ki, sorumlusu “Cephe Başkanı”dır!
R. T. Erdoğan, başörtülülerden medet umuyor; “sataşma”dan bahsediyor. Cumartesi Gezi Parkı’nı baştan sona dolaştık... Yanımda başörtülü de vardı, kalabalıklar arasında da. Kimse kimseye karışmıyor. Başka yerde sataşanlar varsa, onlar eski kafalı numunelik kokoşlardır.
Dün, illegal örgütlerin kendilerini gösterdiğini, hatta Gezi Parkı’na, Taksim’e damgalarını vurduğunu yazmıştım. Bu örgütler her zaman cirmlerinden fazla ses çıkarırlar. Kimi üç kişilik, kimi en fazla otuz kişilik... Bunlarla tartışmaya bile değmez.
Başbakan ise “cirmsizler”i öne çıkarıyor... Protestoları illegal örgütlere yıkacak, sonra kabalıkları onlardan ayıracak... Bu hesap tutmaz!
R. T. Erdoğan’ınki “taşımalı kalabalık”, protestocular ise kendi inisiyatifleriyle meydandalar ve her bir fert bağımsız! Danışmanlar, stratejilerini bu fark üzerine kurmalıydılar.
R. T. Erdoğan’ın, Adana’da, Mersin’de, Esenboğa’dan Ankara’ya dura kalka yaptığı konuşmalarda gerilim politikasında ısrarlı olduğu görülüyor. Gerilim politikası muhalefette olsaydı, lehineydi.
Karar versin: “Başbakan” mı, “Cephe Başkanı” mı?