Çardak devleti miyiz ki...
Yeni bir Türkiye var... Mahallî seçimler bitti. Ağustos’ta cumhurbaşkanlığı, seneye Haziran’da milletvekilliği seçimleri gözüküyor.
“Gözüküyor” diyorum... Bundan gözükmeyebilir de anlamı çıkar mı? Çıkar!
17 Aralık ve 25 Aralık büyük yolsuzluk operasyonları, örtülemez, geçiştirilemez! Türkiye, İran’dan gelme 29 yaşındaki birinin oyuncak edilemez.
Bir başbakan düşünün! Evindeki sıfırlanan milyar dolardan bahsediyor.
Biz çardak devleti miyiz ki, mevsime göre kurulup bozulsun... Yöneticiler ne kadar zayıf ve çıkarcı olursa olsun, “Türk”ün kurduğu devletlerin binlerce yıla dayanan bir geleneği, köklü iç nizamı vardır.
Güneydoğu, PKK’ya bu yönetim tarafından peşkeş çekildi. Ordu darmadağın edildi. Güvenlik güçlerinin eli kolu bağlandı. Suriye’nin iç savaşı âdeta bizim savaşımız oldu.
Dar kafalı yönetim, hiçbir surette bu karmaşanın içinden çıkamaz. Zaten çıkmaya niyetleri yok. Ülkeyi bilerek bu hâle getirdiler.
Büyük düşünmeliyiz. Memleket meselesi parti meselelerinin çok üstündedir; ama hükûmet bir gün daha fazla ayakta kalabilmek için olmadık oyunlara başvuruyor.
Başından beri söylüyoruz: Bu hükûmetin kalabilmesi için bütün güçleri elinde toplaması gerekiyor. Bu yöne doğru çok hızlı yürüdü.
Kanunlar değiştiriliyor... Tayinler birbirini kovalıyor. Olmadı, aynı gün yeni tayinler... İnsanların gururlarıyla oynuyorlar, şahsiyetlerini ayaklar altına alıyorlar. Kendisi gibi düşünenleri getirseler bile onlar dahi diken üzerinde kalacaklardır. Bir yerde bir yanlış yapar mıyım, isteklerini karşılamada kusur eder miyim, diye düşünecekler... Ezik, silik kişilik nasıl sağlıklı karar verebilir? Nasıl ülkesi için çalışabilir?
Tam bir kölelik sistemi kuruluyor. Ama tökezleyecekler. Tökezlememeleri için kendilerine oy vermeyen milyonları zapturapt altında tutmaları gerekiyor.
“Gezi İsyanı”nın niçin çıktığını anlayamayanlar bu ülkeyi yönetemezler. Bu isyan “çapulcuların işi” diye geçiştirilemez; marjinallerin kalabalıkların içine sızmaları bahane edilemez.
Mevsimlik çardak devleti olup olmadığımızı bugünden itibaren göreceğiz, ne olursa olsun, bu hükûmet bu hâliyle kalamaz.
Yolsuzlukların, hırsızlıkların, rüşvetin üstünden bir şekilde gelirsin ama bu hükûmetin asıl tahribatı etnikçiliği kutsaması, millet/ümmet birliğini berhava etmesi... İnsanlarımız başkalaştırıldılar. Birbirine yabancı hâle getirildiler.
Otonom bölge tartışmaları bugünden itibaren fiiliyata dönüşecektir. Bölücüler için bir fiske kalıyor. Bu millet fiske vurulsun, isteyebilir mi?
Daha seçim günü AKP’den istifa geldiğine göre, hırsızlıkları savunamayacak daha birçok milletvekili ya partisi içinde hesaplaşmaya gidecek ya da istifa yolunu seçecektir.
Ak Parti’nin mahallî seçimlerde aldığı oylar kimseyi umutsuzluğa sürüklemesin ve kimseye umut olmasın.
Yeni bir döneme girdik... AKP’nin bu kadar oy alması elbette beklenmiyordu. Neye bağlayacağız bu oyu almasını?.. Sosyologlar ince ince bunun üzerinde düşünmelidirler.
BDP beklendiği gibi istediği illeri silme götürdü. Asıl tehlike bunda... AKP’ye oy verenler aynı zamanda BDP’ye de yol açmış olmuyorlar mı?
Tehlikeli noktadayız.