Çamur siyaseti
Ülkenin en kritik, en temel acil çözüm bekleyen sorunları duruyor. Buna rağmen hükümet sorun çözmek yerine muhalefetle dalaşıyor. Bu sebeple Türkiye ilerlemiyor, geriliyor.
Bakın millî gelire.
Kişi başına düşen millî gelir düştü.
Sorun mu?
Hem de nasıl bir sorun.
Biz Osmanlı dönemini yaşamış bir milletiz. Gerilemenin nereye varacağını biliyoruz.
Eğitime bakın.
Üretilen iş gücü ile, karşılanan iş gücü arasında derin uçurum var.
Yani?
Yani eğitim diploma sahiplerini mutlu etmiyor.
Üniversite mezunu işsiz sayısında dünyanın gerisindeyiz.
Daha dün içinde bulunduğumuz ekonomiye ilişkin enflasyon oranları açıklandı.
Ülkemizin içinde bulunduğu, hemen herkesi yakından ilgilendiren en temel sorun enflasyon. Bu sorunu ciddi anlamda tartışan iktidar kesiminden kim var?
Hiç kimse!
İlgili ilgisiz televizyonlarda bir kısır döngü almış başını gidiyor. Hükümet dersen sorunların üzerini örtebilmek için bizzat kendisi sorun yaratıyor. Tabir yerinde ise alenen kavga çıkarıyor.
Siyasi ahlaksızlık
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ''a yapılan "hayvandan da aşağı" lafının nereye varacağı, nasıl bir yankı bulacağı belli değil miydi?
Belliydi.
Öyle ise neden durduk yerde bir parti genel başkanına küfür edildi?
Türkiye''nin temel sorunları tartışılmasın diye.
Başka?
AKP''den kaçacak olanları taraftar psikolojisi ile kavganın içine çekerek orada tutmak gayesi ile.
Daha başka?
Bir yıldan az bir zaman kalan seçimleri, kavga, küfür, sataşma ile gerilim hattında tutmak ve bu hat üzerinden kampanya yürütmek amacıyla.
Başka ne olabilir?
Ümit Özdağ, Suriyeli göçmen sorununu ilk defa bu sene gündeme getirmedi ki. Yıllardır söylüyor.
Kaldı ki bir siyasi parti, oy almak istediği topluma öneri sunabilir. Görüş açıklayabilir. Fikir beyan edebilir.
Karşıysanız siz de karşı görüşünüzü söylersiniz. Kişiye ispatsız, belgesiz suçlama yapamazsınız. Bu insan hakları aynı zamanda kişilik hakları sorunudur.
Bunlar PKK''dan emir alıyor.
Bunlar zillet.
Bunlar Fetöcü…
Muhalefeti böyle suçluyorlar.
Buna siyaset yapmak denmez. İftira atmak denir. Evet, iftira da bir propaganda çeşididir. Bu tamam, ama aynı zamanda halkı kandırmadır.
Halkı kandırmak ise siyasi ahlaksızlığın ta kendisidir.
Profesyonel yönetilmiyoruz
İktidar, sorun tartışma ve sorun çözme becerisini kayıp etmiş görülüyor. Hâlbuki profesyonel yönetimin/ yöneticinin var olma nedeni sorun (problem) çözmektir. Eğer ortada çözülecek bir sorun yoksa yöneticiye de gerek yoktur. Çünkü her şey yolunda demektir.
Göç sorunu bizim en iyi bildiğimiz siyasal olgulardan biridir. Sebeplerini de sonuçlarını da çok iyi biliriz. Biz Türkler, nereyi fetih etmişsek oraya eş zamanlı olarak iskân politikası da uyguladık.
Niye?
Çünkü bir ülkeyi, bölgeyi savaşarak elde etmek, yönetmek için yeterli değil de ondan. Yeteri kadar nüfusunuz (kendi insanınız) yoksa zapt ettiğiniz ülkeleri yönetemezsiniz. Asıl hâkimiyet nüfus hâkimiyetidir.
İşte Balkanlar örneği yanı başımızda.
Buna rağmen, dış göçlere karşı halâ, "istila" denilince öfkelenenlere sormak lazım: Siz tarih okumadınız mı?
Bakın Anadolu''da yıllarca hüküm süren Moğollardan eser var mı?
Yok!
Neden yok?
Çünkü Moğol nüfus yok.
Demek ki neymiş var olmak nüfusla oluyormuş.
Sorunlardan kaçıyor
Benim ülkemde iktidar ve ortakları sorunlardan kaçıyor. Tabir yerinde ise çamur siyaseti yapıyor.
Sen-ben kavgasıyla süre dolduruyor.
Türkiye, saygın ve saygın olduğu kadar da büyük bir ülkedir. Bu ülkenin derin kökleri olan bir tarihi var. Devlet yönetmenin usulünü herkes bilir. Dolayısı ile ekonomiden eğitime, eğitimden sağlığa, işsizlikten, gelir adaletsizliğine, çalışanların haklarından, emekli maaşlarına kadar herkesin hak aradığı ve dert yandığı bu ülkede, her şey sorun (problem) halene getirilmiştir ve çözüm bekliyor. Bu sorunları ağız dalaşıyla unutturmaya çalışmak, yaranın kapandığını sanmak yanıltıcıdır.