Cami/cemevi derken...
Cami ve cemevinin bir arada olmasına dair yazıma karşı mektuplar geldi. Yurt dışından gelen şu mektup imzasız ve mantığı zorluyor. Bazılarının kanaatini ortaya koyduğu için aldım:
“Evet, [cami ve cemevinin bir arada olmasına] tabii ki var itirazımız. İslam haktır, Alevilik batıldır. Hakla batıl bir arada duramaz. Ya dosdoğru Müslüman olun ya da Müslümanlık iddiasından vazgeçin. Sen ya Aleviliğin ne olduğunu bilmiyorsun ya da İslam’dan zerre kadar nasibin yok. [Burada bir yazarın adını vererek kitaplarını tavsiye ediyor.] / Lekum dinukum veliyedin. [Senin dinin sana benim dinim bana.]”
Aşağıdaki mektup Şakir Keçeli Baba’dan... Şakir Keçeli, Alevî-Bektaşî kesimin önde gelen ismidir. Biz “Dede” bilirdik. O ise, Alevîliği tamamen Bektaşîliğin içine alarak “Baba” sıfatını kullanıyor.
Şakir Keçeli Bey, Alevî-Bektaşîlerin önemli bir bölümünü temsil ettiği için mektubunu buraya alıyorum:
“Osmanlı yobazlığı, Bektaşî Tekkeleri’nin yıkımına karar verilmesi olayına,” vak’a-i Hayriye [hayırlı olay] adını vermiştir. Biz Bektaşîler de bu olaya, “vak’a-i şeriye [şer- kötülük olayı] deriz.
Acaba neydi vak’a-i şeriye? Osmanlı Sultanı II. Mahmut Şeyhülislâm Kadızâde Mehmet Tahir’in bir fetvasına dayanarak, Osmanlı topraklarında bulunan Bektaşî Tekkeleri’nin kapatılmasına karar vermiştir.
Nakşibendî Tarikatı’nın öncülüğünde toplanan diğer tarikatlar da (ki üzülerek söylüyorum bu kıyıma, Hazret-i Alî’ye bağlı Mevlevî ve Kadirîler de katıldılar) destek olmuşlardır.
Osmanlı mürteci’lerinden [İslâmı, geriye yani, Emevîlere kadar götürmek isteyenlerinden] Şeyhülislâm Kadızâde Mehmet Tahir’in, bu konudaki fetvasından kısa bir bölümü, bugünün diline çevirerek, buraya aktarmakta yarar görüyorum:
“Soru: Zeyd [yani bir Bektaşî erkeği] dinsel kuralları ret etmekte ısrarlı iken yakalansa, tövbe etmesi kabul olunur mu?
Yanıt: Öldürülür”.
Soru: Maskaralığı [Bektaşî fıkralarını kastediyor] iş edinen Zeyd tövbe ettiği halde yakalanırsa ne olur?
Yanıt: Doğrusunu Tanrı bilir ama öldürülür [Fetvanın tamamı için bakınız: Doç. Dr. Bedri Noyan Dedebaba, Bütün Yönleriyle Bektâşîlik ve Alevîlik, Ardıç Yayınları, C.1, s.161 vd.]”
Bu fetvadan ve Nakşi desteğinden sonra Osmanlı topraklarında faaliyette bulunan dört binin üzerinde Bektaşî tekkesi yerle bir edilmiştir [Ayrıntılı bilgi için Yunus Kocak, Hamdullah Çelebi’nin Savunması]. On binlerce Bektaşî/ Alevînin canına kıyılmıştır. Belgrat Ormanları’na sığınan kırk bin Bektaşî diri diri yakılmıştır.
Geçmişi 150-200 yıldan geriye giden Bektaşî Tekkeleri’ne dokunulmamış, ama başlarına Nakşîbendî Şeyhleri atanmıştır.
Nevşehir Hacıbektaş İlçesi’nde bulunan Dergâh-ı Pîr, öteki adıyla Hacı Bektâş Velî Dergâhı’nın başına da, aslen Kayserili olan Said Efendi atanmıştır.
Şakir Keçeli Bey’in mektubu uzun ve açıklayıcı. Kendi zaviyesinde meseleyi ele alıyor, deliller getiriyor. Sonra bugüne geliyor. Devam edeceğiz.