Çadır mahkemesi!
R.T. Erdoğan diyor ki: "MGK tavsiye kararı aldı, Bakanlar Kurulu Paralel Yapı'yı terör örgütü olarak tescil edecek."
Ben anlayamadım... Mahkemeler ortadan kalktı da, bir kuruluşun terör örgütü olduğuna Bakanlar Kurulu mu karar veriyor?!
(Numan Kurtulmuş, Reis'in ikazı üzerine alelacele toplanan Bakanlar Kurulu'nda alınan karara açıklık getiremedi; topu yine MGK'ya attı, "Legal görünümlü illegal terör örgütü." demekle yetindi.)
Her dernek, her topluluk, hatta bir spor kulübü bundan böyle "terör örgütü" ilân edilebilir.
Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz?!
Tamam, bir cemaat, cemaatçilik sınırlarının dışına çıkmış, (Ben bütün cemaatçiliğe, bütün tarikatçılığa karşıyım gerçi.) terör estiriyorsa, amenna... Mahkemeler orada... Kim suça bulaşmışsa, polis yakalar, savcı suç delillerini toplar, hâkimler açarlar TCK'yı, hangi maddeye uyuyorsa kararlarını verirler; ya serbest bırakırlar, ya cezaya çarptırırlar.
"Tırlaklar ülkesiyiz." diye yazmıştım. Hakikaten öyle!
17/25 Aralık herkesin aklını başından aldı. Her hâdise 17/25 Aralık bağlantılı görülüyor ve "Paralel" yaftası yapıştırılıveriyor.
İyi ama kardeşim, senin bütün isnadın 17/25 Aralık'ta ortaya çıkanları kapatıyor mu? "Darbe" diyorsun... Ben de artık "darbe" görmeye başladığımı itiraf edeyim. "Darbe" demem şundan: Bir hedef gözetildiği ve "birinin/birilerinin" devrilmek istendiği, "Ergenekon", "Balyoz" ve diğerlerinde nasıl sistemli yüründüyse öyle hedefe yüründüğü belli. Ama aralarında fark var: Öncekinde suç icat edilip delil toplanmıştı, 17/25 Aralık'ta "delil"i suçlananlar kendileri verdiler. Şartlar, "darbe" yapmak isteyenler için, çok uygun bir zemine hazırlandı; 17/25 Aralık bütün memleketin meselesi oldu. "Ergenekon", "Balyoz" ve daha bilmem neyi, o zamanlar da ne olduğunu, iddianamede adım geçtiği, hem de en pis yerde geçtiği hâlde anlamadığımı yazmıştım, halk hiç anlamamıştır. 17/25 Aralık öyle mi? Yolsuzluk da, hırsızlık da, rüşvet de, çürümüşlük de, yozlaşmışlık da insanlarımızın dilinde.
Mahkemeye kimseyi çıkartıp ortalığı temizlemedin, "Darbe!" dedin, kapattın. Ama senin "Darbeciler" ABD'yi ayağa kaldırdılar. Bakmayın siz "Reza'yı, korkusuz savcı tutuklattı." teranelerine... Birileri savcının kulağına kar suyu kaçırmasaydı, iş böyle dallanıp budaklanır mıydı?!
O Hintli savcının elindeki "deliller" sağlam. Reza'nın mahkûmiyeti çok kişiyi peşinden sürükler. Türkiye'de öyle bir an gelir ki, 17/25 Aralık dosyaları açılmak mecburiyetinde kalınır.
Demem o ki Bakanlar Kurulu'na emir verip "düşman" gördüğünü "terör örgütü" sayması (Aslında yetkisi yok; Anayasa'nın 138. maddesi.) seni de kurtarmaz. Bütün Türkiye'de sana bey'at etmeyenleri "terör örgütü" muhtevası içine soksan, o dosyaların silinmesinin mümkünatı yoktur!
O kadar delil var, mahkeme kurulmasına bile izin vermedin. Bari uyduruk mahkeme kurdursaydın. HSYK elinde... İstediğin hâkimi, savcıyı aldırıp, istediğin hâkimi savcıyı tayin ettiriyorsun. Yüksek mahkeme başkanları izine basıyorlar; seninle çay topluyorlar; şak şak için iki elleri havada, bir çift sözünü bekliyorlar.
Gel, Habur'da yaptığın gibi, bari bir "çadır mahkemesi" kurdur, seni temize çıkarsınlar, milletin ağzı kapansın!