Büyük savrulma
Türkiye''nin bir çıkmaza doğru hızla yol aldığını aklı başında olan herkes görüyor. Akla ziyan faraziyelerle ekonomi yönetiminin başarılı olamayacağı da gün gibi aşikâr oldu. Hâl böyle olmasına rağmen iktidar, özellikle de Erdoğan, kararında ısrar ediyor. Yetmiyor dini referans gösterip "Nas ortada. Sana, bana ne oluyor? Olaya buradan bakacağız, ona göre de adımımızı atacağız" diyor.
Bu yönüyle bakıldığında ortaya tarihsel bir çelişki çıkıyor.
Faizler indikçe beklenen olmadığına göre din (naslar), gerçeği açıklamakta yetersiz mi? Eğer yetersiz ise durum vahim. Herkesin dini inancını gözden geçirmesi lazım. Çünkü ekonomideki en önemli iddiası yanlışlanmış olur.
Değil ise, iktidar dini yanlış mı anlıyor diye sormamız gerekir.
Pek çok ilahiyatçıya göre öyle: Yanlış anlıyor.
İslam''ın "riba" dediği ve kast ettiği içerik ile halihazırdaki, nominal veya reel faizle kast edilen içerik arasında anlam yönünden doğrusal bir bağ yok. "Riba" denilen kavram, zorlamayla, muhtaçları sömürme anlamında. Bugünkü tefeci faizinin karşılığı. Bugünkü faiz kavramının birincisi, "Alınan borca karşılık ödenecek tutar" anlamındadır ki onun ne kadar olacağı ekonomi koşulları ve onun yarattığı duruma göre oransal olarak belli olur. Ekonominin sözünü ettiği diğer faiz ise "üretim amaçlı girdi olarak kullanılan sermayenin gelir oranıdır." Tefeci faizi değildir yani.
Böyle bir durumda, eğer üretim yapacaksanız -ki yapmak zorundasınız- faiz zorunlu demektir.
Demek ki neymiş, faiz, iktidar sahiplerinin anladığı manada düz bir anlam içeriğine sahip değilmiş. İktidar meseleyi "naslara" bağlayarak ve onu da "paradan fahiş para kazanmak" olarak anlamlandırmakla hem dini iktisat bilimiyle karşı karşıya getiriyor ve hem de yanlış olarak kurduğu hipotezi bizzat uygulayıp test ederek dini "nasları" çürüteceğinin hesabını yapmış oluyor. Hâlbuki tarihsel süreç içinde bizzat Osmanlı Devleti, Kanuni döneminde meseleyi tartışmış ve fetvaya bağlamıştır. Yani şeyhülislamlık faize izin vermiştir.
Eğer iktidar sahipleri sahiden dine önem veriyor, üzerine titriyor olsalardı, önce bu milletin parasını İngiltere''deki merkezlere yıllardır oluk oluk faiz olarak ödemez, 20 yıl boyunca geliştireceği politikalarla, faizi neredeyse yok denecek seviyeye çekerlerdi.
Yaptılar mı?
Yapmadılar.
Sahiden "nasları" önemsiyor olsalardı, Türkiye''yi Sedat Peker''in açıkladığı manzara ile karşılaştırmazlardı.
Limanlara gelen tonlarca uyuşturucunun kime ait olduğunu açıklardı.
Milletin 180 milyar dolarını heba etmezlerdi.
Geçiş garantili köprü ve yollarla hazineyi zora sokmaz, 20 yılda isteseydi küçük bir Çin yaratırlardı.
Yapmadı.
Gene yapmıyor.
Yanlışında ısrar ederek Türkiye''yi ekonomik çöküşe doğru sürüklüyorlar. Tek dertleri inşaat sektörü. Dikkat ederseniz MB faiz indiriminin ardından anında konut satışlarına yönelerek banka faizlerini indirdi?
Neden?
Çünkü konut satışları, fason büyüme rakamlarını ortaya çıkaracak. Oradan ortaya çıkacak finansal büyümeyi kamuoyuna açıklayarak siyasi getiri sağlayacağını sanıyor.
Geçmişte olduğu gibi tersi de olabilir.
Ucuz konut kredileri ile altın ve döviz alınarak faizden değil ama onun yarattığı hatalı ekonomiden istifade ile paradan para kazanılabilir. Geçmişte öyle yapıldığı için şimdi döviz satışlarında kimlik takibi yapacaklarına söylüyorlar.
Sonuç olarak Türkiye, sadece ekonomik savrulma ile karşı karşıya değil, kültürel ve manevi savrulmayla da karşı karşıyadır.