Büyük resme bakıyorum: Endişeleniyorum
Tükenmişlilik düzeyinde ilerleyen bir hükümetle karşı karşıyayız. Kendisi batıyor ama batarken yönettiği ülkeyi de batırıyor. İşte bu sebeple ne dini alanın, ne siyasi alanın ve ne de kültürel alanın temel paradigmaları yerli yerinde duruyor.
Türkiye, hükümet eliyle tarih önünde hezimete uğramış durumda. “Büyük resme bakın” diyorlar ya kendileri. Ben de büyük resme bakıyorum ve Türkiye’nin genel görünüşünden hareketle yeryüzünde nasıl sıkıştığını görüyorum. Uydudan bakar gibiyim. En yüksekten.
İşte görüyorum: benim ülkem kaynıyor. Şu satırları yazdığım sırada İran taraflarında terörist hareketlilik vardı. PKK’lılar sınırdan içeri giriyorlardı. Az sonra Şemdinli taraflarından kayalıklara oradan da Türkiye’ye sızacaklar. Bir İran karakolu görüyorum. Teröristlere el sallıyor. “- Kolay gelsin. Başarılar” diyor.
Bunlar olurken başbakan tv ekranlarından konuşuyor. İslam dünyasından bahsediyor. Allah, peygamber, din, iman diyor.
Dikkatim birden Afyonkarahisar’a takılıyor. Önceki günkü olaylar gözümde canlanıyor. Oraya dönüyorum. Akşam çökmüş. Komutanın biri aldığı emir gereği askerlere talimat veriyor:
“- Silahları istifleyin!”
“- Baş üstüne komutanım!”
Çok geçmeden ansızın bir patlama. 25 kişi oracıkta şehit oluyor.
Kim yaptı belli değil. Nasıl oldu gene belli değil. Acaba Suriye sınırına gece yarısı bir sevkıyat mı vardı? Yoksa ajanın birisi fırsatı kollayıp, tıpkı Yunanistan’ın İran’a ait olduğu bilinen silahları saklarken birilerinin patlattığı gibi bizimkini de mi patlatmıştı? Onu büyük resimden tam olarak seçemiyorum.
Silahlar Suriyeli muhaliflere mi gidecekti yahut muhalifleri eğittiği söylenen yerli gladyoya mı verilecekti onu da bilmiyorum.
Ancak bildiğimiz bir şey var ki akşam saatlerinden sonra silahlar istif ediliyordu.
Yine bütün bunlar olurken onlarca kişi trafik teröründen hayatını kayıp etmekteydi.
Türkiye bir şekilde ölüyordu. Tabir yerinde ise benim ülkemde ölüm kol gezmekteydi.
Ben üzüntüyle hüzün arasında sıkışmışken biri arkamdan seslenmeseydi oraya bakmayacaktım. “İslam dünyasına bak” dedi.
Baktım...
Baktım ki İslam kardeşliğinin yerini Sünni-Şii karşıtlığı almış. Biri ötekinin camisini yıkıyor ve aynı anda zaferi kutlamak için hep bir ağızdan haykırıyor: “- Allahuekber!” Bu sırada günah yazıcısı iki melek birbirine bakıyor. Şaşırmışlar. Sünni taraf Şii’yi bombalamış “Allahuekber” diye haykırıyor; Şii taraf Sünni isyancıları yakıp yıkmış “Allahuekber” diye haykırıyor. İki taraf da birbirini katletmekten mutlu ve bunu “Allah büyüktür” sözü ile bitiriyor.
Melekler haksız mı? Şimdi ne yazacaklar ebed defterine?
Bu arada Türkiye’nin başbakanı öğle namazını bitirmiş selam veriyor. Az sonra Allah’a dua edecek. Sağ ve sol melekler yine “ne yapacağız” der gibi bakışıyorlar. Öyle ya Suriye’deki çatışmanın birinci dereceden taraftarının duası olacak bu.
Büyük resme bakıyorum... Halk uyuşmuş gibi. Endişeliyim. Yenilmişlik görüyorum.