Bu hükûmet yönetemez!
İkinci operasyon birincisinden çok daha önemliydi; akîm bırakıldı. 42 kişinin sorgulanacağından bahsediliyor.
Devletin “hayır” için, şahsî çıkar için, “Parti” için nasıl soyulduğu; müteahhitlerin nasıl yolunduğu muhtemelen bütün ayrıntılarıyla görülecekti.
Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Muammer Akkaş’ın elinde kesin deliller olmasa cesaretle hareket edemezdi. Kendisine güvenen bir hükûmet niçin savcıya müdahale eder ki... Ama edildi.
Operasyonu engellenen ve dosyası elinden alının Muammer Akkaş’ın ağır ithamlarını okumuşsunuzdur... Açık açık müdahaleden bahsediyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı’yı da naklen yayında dinledim. Anlattıkları, asla inandırıcı değil... Yapılsa yapılsa usûl hataları yapılmıştır. Bu hatalar iddiaları geçersizleştirmez.
“Hayır” için olsun, “çıkar” için olsun, Türkiye’yi soyanlardan bugün hesap sorulmazsa yarın sorulur. Hesap sordurmayanlar da, operasyonu savsaklandıranlar da, delilleri karartmaya fırsat verenler de sorgulanır!
Birinci operasyon, “Tepe”yi uyandırdı ve tedbirini aldırdı. Yine soruşturma açılacaktır. Ancak soruşturma güdük kalacaktır.
Burada kesinlikle nüfuz ticareti üzerinde durulmalıdır.
R. T. Erdoğan’ın oğul ve kızlarının -bence kendisinin- kurduğu TÜRGEV didik didik edilmelidir
Belediyeler, Erdoğanlar’ın vakfını güçlendirmek için hile-i şer’iyeye başvuruyorlar. Hayır kurumu olduğu için arsa tahsis etmelerinin ötesinde tahsis ettikleri arsalar üzerine bina yapıp, bilmem kaç yıllığına karşılıksız veriyorlar. Bunlar kabul edilemez. Devleti yönetenler, imkânları kendi kurdukları vakıflara aktarıyorlar, demektir.
Dün bahsettiğim gibi, bu nüfuz ticaretine girer. Nüfuz ticareti suçtur (TCK 255. md.).
R. T. Erdoğan’ın TÜRGEV yönetimindeki küçük oğlunun sorguya çağrı belgesi yayınlandı. Bilâl şimdi sorgulanamayacak mı? Alnı açık olan gider bütün sorulara çatır çatır cevap verir.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, sorguyu maksatlı görüyorsa, kendisi gibi bildiği bir başka savcıyı görevlendirsin ve sorgulatsın... Ama dosyadaki her şey sorulsun. Kendilerine güveni tam olmasa Bilâl ve diğer akrabalar böyle bir “hayır” işine girerler mi?!
Bilâl yiğitçe çıkıp: “Madem sorguya çağırdınız, belirttiğiniz gün ve saatte Adliye Sarayı’nda olacağım.” desin.
Abdestlerinden şüpheleri olmayan (R. T. Erdoğan öyle demişti!) Adı geçen kim varsa, dilekçe versin, “Sorguya hazırım.” desin.
Meseleye diğer taraftan baktığın zaman, hâle vaziyet edilmesi gerektiğini görürsünüz. Kuvvetler ayrılığının ne kadar ehemmiyetli olduğu açık değil mi? HSYK, Erdoğan Hükûmetinin yayınladığı, sıralı âmirlerin soruşturmaya anında müdahale etmesine yol açan yeni ’Adlî Kolluk Yönetmeliği’nin Anayasa’ya aykırılığını madde madde izah etti. Ço şükür Danıştay da aynı yolda karar aldı. Anayasa Mahkemesi de âcilen toplanıp durum değerlendirmesi yapmalı ve keyfî uygulamaların önüne geçmelidir.
Sizce Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına da iş düşmüyor mu?!