‘Bozkurt’ tartışılırken... Bir yakın tarih notu

Bütün dünyada şimdi “bozkurt” tartışılıyor. UEFA, millî futbolcu Merih Demiral’ın Türk düşmanlığı peşin hükmüyle iki maç ceza verdi. Almanya işareti daha yasaklamadı. Ama Avusturya’da yasak.

Avusturya. “Sembol kanunu” Aralık 2018’de Meclis'te kabul ediliyor 1 Mart 2019 itibariyle yürürlüğe giriyor.

Müslüman Kardeşler, HAMAS, Lübnan’daki Hizbullah’ın askerî kanadı, PKK, Hırvat milliyetçi USTAŞA’nın sembol ve işaretleri de yasak.

Avusturyalılar, iyiden iyiye şaşırmışlar. Bozkurt işaretini, PKK’nın neyse sembolü onunla bir tutuyorlar.

Türkiye’de Millî Türk Talebe Birliği’nin (MTTB) amblemi ay yıldız içinde bozkurttu. 1975’te Rüştü Ecevit’in genel başkanlığı sırasında MTTB’nin bozkurtlu amblemi değiştirildi; hilâl içinde kitap oldu.

Sizi yakın tarihe, 32 yıl öncesine götüreceğim.

Türkiye’de “bozkurt” işaretinin nasıl ortaya çıktığı tartışıldı. Bu işaret 1992’de Azerbaycan’da yayılmaya başlıyor. Alparslan Türkeş, Süleyman Demirel’le Türk ülkeleri gezisindeydi. Azerbaycan’da gördüğü bu işareti Türkiye’ye taşıdı. Anlatılanlar bunlar. Geçmişte biz de bunları yazdık.

1992’nin mayıs ayının başlarına gidiyoruz.

İlk Türk Dil Kurultayı düzenlenmişti. Kültür Bakanı da Fikri Sağlar’dı. Yazar Ayla Kutlu Kültür Bakanlığı’nda yetkiliydi. Beni de davet etmişti.

Ankara’da bulunduğum sırada Türk Dil Kurultayı’nı ayrıntılı yazarak tarihe notumu düştüm. Bir not daha düştüm: Türkçülük Bayramı notu. 3 Mayıs 1944 hâdiselerinden bahsediyorum. Milliyetçiler, her 3 Mayıs’ta “Türkçüler/Milliyetçiler Günü”nü anarlar, kutlarlar. Türkeş, Türk ülkelerinden gecikmeli geldiği için iki gün gecikmeli kutlandı. Bu kutlama toplantısında Gagavuzların Kültür Bakanı Maria Hanım bozkurtlu bayrak açmıştı.

***

“Türkçülük Bayramından Notlar” başlıklı yazım:

Sizi Ankara'da değişik bir atmosfere götürmek is­tiyorum. Bütün Türk dünyasını kucaklayan Sürekli Dil Kurultayı’nın çalışmaları için gelmiştik buraya... Ama arada başka havaları da teneffüs ettik; heyecan verici, coşturucu havalar... Önceki akşam Bulvar Palas Otelinde kutlanan “Türkçülük Bayramı”ndaydık. “Türkçülük Bayramı”, Alparslan Türkeş “Büyük ziyareti” henüz tamamladığı için iki gün gecikmeyle kutlanıyordu. Size bir şey söy­leyeyim mi? Dil Kurultayı ile Türkçülük Bayramı arasında hemen hemen hiç fark yoktu. Kurultayda da bayramda da aynı hedef gösteriliyor ve aynı coşku yaşanıyordu. Zaten kurultay üyelerinin bir kısmı da Bulvar Palas'taydı.

Tahmin edeceğiniz gibi, gecede ağırlık gençlerdeydi. Yalnız 70’1i yılların çilesini çekmişlerin de az olmadığını gördüm. Milletvekilleri, bürokratlar, öğretim üyeleri de ora­daydılar.

Bir de baş “konak” vardı gecede... Gagavuzların Kültür Bakanı Maria Hanım ve beraberindekiler... Maria Hanım MÇP [Milliyetçi Çalışma Partisi] lideri Türkeş’le aynı masayı paylaşıyordu. Türkeş, misafirperverliğini gösterdi; mikrofonu önce Ga­gavuz Türklerinin Kültür Bakanı Maria Hanım’a uzattı. Maria Hanım gerçekten son derece sevgi dolu, içten ve biz­den biri olarak konuştu. Gagavuzlar Hıristiyan olmalarına rağmen din kültürleri dillerine hemen hiç tesir etmemiş. Maria Hanım, Muğla'dan veya Gaziantep'ten gelmiş biri gibi idi. Gagavuzların Türkçesi Anadolu Türkçesi'ne çok yakın. Onlar fiilleri genellikle başa getiriyorlar. Bu noktayı Nurullah Ataç'ın varislerine özellikle duyurmak istiyorum! Anadolu Türkçesi'ndeki özne-nesne-yüklem sırasını ters yüz edenler Gagavuzlar'ın Türkçesini delil gösterebilirler!

Maria Hanım Anadolu Türklerinden yardım istiyor. “Bizi önce Ruslaştırmak, sonra Romenleştirmek is­tediler.” diyor. Maria Hanım yüreğinin bir parçasını su­nuyor:

“Biz Türk'üz. Sizden biriyiz. On asır geçti. Bir­birimizden ayrı düştük. Artık birbirimizi tanıyacağız. Gelecekler gençlerimiz buraya. Unutmayın bizi... Ya­şasın Türk Milleti!”

Bozkurtlu bayraklarını gösteriyor Maria Hanım ve çılgın bir alkış...

Ardından MÇP lideri tekrar mikrofonu eline alıyor. “Değerli konaklar” diye başlıyor sözüne... Türkeş hep mütebessim. Son derece mutlu olduğu belli. Tıklım tıklım dolu salonu Türkistan rüzgârı sarıyor. Türkeş, Türkçülük hareketlerine kısaca temas ettikten sonra herkesin merakla beklediği Türkistan ve Azerbaycan intibalarına geçiyor:

“6,5 gün süren gezi boyunca gördüğümüz manzara bizi çok sevindirdi. Türk Dünyası olarak büyüklük he­define doğru yol aldığımızı gösteriyor. Güzel Türkçemiz muhafaza ediliyor. Kızılordu olduğu gibi durmaktadır. Türklük meselesinin çözümüne itinalı yaklaşmalıyız. Bir an önce alfabe meselesi halledilmelidir. Ortak alfabe kul­lanmalıyız. Bağımsızlığa yeni kavuşan Türk elleri için vesayet yoluna gitmemeliyiz. Çok okumuş, bilgili in­sanları vardır. Sosyal ve kültürel işbirliği yapmalıyız. Dı­şarıya ‘Turancı’ fikrini vermemeliyiz.”

MÇP lideri Türkeş, son durakları Azerbaycan ge­zisini anlatırken, konuşmasını esprilerle süslüyor:

“Azerbaycan'da heyecanla karşılandık. Orada da bizim gibi 'Bozkurtlar' diyorlar. Onlar karşıladılar bizi. Halk Cephesi'nin merkezini ziyaret ettik. Şehitliği zi­yaret ettik. Birer Fatiha okuduk ve her mezara ikişer ka­ranfil bıraktık. Ertesi gün Halk Cephesi'nin Azatlık Meydanında büyük bir mitingi olduğunu söylediler. Cumhurbaşkanı adayı ve Halk Cephesi'nin lideri Ebulfez Elçibey'le kürsüye birlikte çıktık. 500 bin kişi top­lanmıştı. Bizi büyük bir coşkuyla alkışladılar. Mikrofonu Ebulfez Elçibey'le ben birbirimizden kaparak birbi­rimize tezahürat yapıyor, kalabalık tempo tutuyordu. Bizden MÇP milletvekilleri Dr. Seyfi Şahin ve Oktay Öztürk ile, DYP milletvekilleri Abdülkerim Doğru ve Mah­mut Öztürk hitap ettiler.”

Abdülkerim Doğru ile Mahmut Öztürk'ü kas­tederek, “Hepsinin altım eşince bozkurt çıkıyor.” deyince salondan kahkaha tufanı koptu!...

Türkeş, burada Kazakistan gezisine dönerek, De­mirel’in yaşadığı bir heyecanı anlattı. Bu olay gazetelere de aksetmişti:

“Bir Kazak çadırında aşka gelen sayın Başbakan kımız çanağını kaldırdığı gibi bana dönerek 'şerefe!' dedi. Türklük bazılarında küllenmiş ateş gibidir. Üfleyince tu­tuşur.”

Başbakan Demirel’i kasteden son sözleri büyük alkış topladı.

Türkeş son espriyi patlatıyor:

“Yaşlıları bilmem ama benim gibi gençler büyük Türk varlığını mutlaka görecek!”

Ve yine alkış tufanı...

Gece boyunca Azerbaycan müziği çalındı. Gecenin ilerleyen saatlerinde kalkılırken “Çırpınındı Karadeniz” hep bir ağızdan söylendi.

Gecede, Alparslan Türkeş'in sağında eşi, solunda Osman Bölükbaşı oturuyordu. Osman Bölükbaşı'nın ya­nında Kasım Gülek yer alıyordu. Aynı sırada Prof. Dr. Nejat Tüzün, Prof. Dr. Şaban Karataş, eski Ankara Üni­versitesi Rektörü Prof. Dr. Tarık Somer, eski Gazi Üni­versitesi Rektörü Prof. Dr. Şakır Akça, Muzaffer Özdağ, oğlu Yrd. Doç. Dr. Ümit Özdağ, Dil Kurultayı'nda Yazı Dili Komisyonu Başkanlığını yapan Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu, Prof. Dr. Abdurrahman Güzel, Doç. Dr. Bilge Ercilasun, Prof. Dr. Mustafa Kafalı, Sevgi Kafalı, milletvekillerinden ANAP'lı Sadi Pehlivanoğlu ve daha bir çok isim... (7 Mayıs 1992, Kovulacak Güçler kitabımızdan aktardık.)

Yazarın Diğer Yazıları