Boykot!..
Ağrı Belediye Başkanlığını kazanan PKK/BDP’nin adayı Sırrı Sakık: “Burada kazanan barış oldu, yenilen ise barış süreci karşıtlarıdır. Hâliyle kazanan barış sürecini yürüten BDP, AK Parti, Sayın Öcalan’dır. Sözün özü Ağrı’da kaybeden yok. Sayın Başbakan ve AK Parti yönetimi de sonuçlara bir yenilgi olarak bakmamalı.” demiş.
Sırrı Sakık doğru söylüyor. “Barış süreci” dediği otonomi ilânına giden yol... Arkası bağımsızlık. Bağımsızlığı konjonktür itibarıyla dillendiremiyorlar. Kuzey Irak’ta bile Barzanî güçleri, bütün imkânlarına rağmen bağımsızlıklarını ilân edemedikten sonra Türkiye’de nihaî hedefleri bağımsızlık da olsa birinci, ikinci, üçüncü merhaleleri hazmettirmeden doğrudan son merhaleye geçmeleri gerçekçi değildir.
Bizde andavallı çok... Türkiye bütününün bir parçası değil ta kendisi olan bir etnik grubu istismar eden PKK’nın akla ziyan tezlerini savunanlar aldanmaya devam etsinler.
Sırrı’nın “Barış süreci karşıtları” dedikleri ne istiyor? Ülkenin birliğini...
Sırrı ve gibileri ne istiyor? İnsanlarımızın ayrışmasını, farklılaşmasını, ülkenin parçalanmasını...
Bu ayrışmayı, farklılaşmayı yine Sırrı ve gibileri tek bir etnik grubu istismar ederek istiyorlar.
Ya Ak Parti yönetimi? Türkiye’de ne kadar etnik grup varsa, “Türk milleti/ümmeti” çatısını çatırdatarak dağıtmak için peş peşe sıralıyorlar.
Sırrı, “BDP, AK Parti, Sayın Öcalan’dır. Sözün özü Ağrı’da kaybeden yok.” sözüyle “Beraber yürüdük biz bu yolları...” demek istemiyor mu?
Ağrı’da ha AKP kazanmış, ha PKK/BDP. İkisinin de ne yapmak istediği belli: “Çözüm” dedikleri “çözülme”yi bir an önce neticelendirmek.
Çözüm/çözülmede PKK/BDP/HDP ile Ak Parti hem iş birliği, hem de yarış içindeler.
Halkımız maalesef gafletten uyanamadı. Din istismar edilince halkı uyandırmak -şu an için- mümkün görünmüyor.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in Mardin’de il müftüleri toplantısında yaptığı konuşmayı bu sefer önemsiyorum. İnşallah ikaz gelmemiştir ve sonra bir başka konuşmayla AKP’lilerin hizmetine devam etmez. (Bu konuyu sonra ele alacağım.) Muhalefetin, aydınların, mesuliyet taşıyan herkesin son derece uyanık olmaları lâzım ki, AKP’nin din üzerinden neler yaptığını halka fark ettirsinler.
Şimdi bir yol var: 10 Ağustos’ta cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak ve görünen aday devletin bütün imkânlarını elinde tutan Recep T. Erdoğan’dır.
Ülkemiz için; cumhurbaşkanı seçilse bir başka, partisinin başında kalsa bir başka tehlikedir.
Karşısına çıkacak adayların, olağanüstü bir durum olmaz, aday bir anda halkı sarmazsa, R. T. Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkması kaçınılmazdır. Öyleyse?..
Sandığa git-me-me-li-yiz!!
“Sandığa gitmeyelim” fikrini bence herkes tartışmalı. Aklımdakini Radikal’de Cüneyt Özdemir açık açık yazdı. Aynısını ben de yazıyorum.
Diktatörler her zaman yüzde 99 oy alırlar. Belki biraz gerçekçi(!) olmak için yüzde 90’a kadar oyları çekerler. Siz sandığa gitmezseniz, en fazla % 43-50 katılışla seçilecek bir cumhurbaşkanı, bir anlamda diktatörlüğün tescilidir.
Kendi adayınızın seçilemeyeceğini bile bile sandığa gitmek Ak Parti’ye hizmettir.