Bölünmüş Türkiye haritaları dolaşırken
Bir ülke, “kardeşim, ortağım, dostum” politikalarıyla nasıl bölünür? Tarihsel sürece yayılarak yeni bir devlet nasıl kurulur? Stratejik ortağım dediğin ülkenin sınırlarına nasıl göz koyulur? Bir devlet kendisinden kilometrelerce uzaktaki politikacıları hangi yöntemlerle elinde tutar? Yahut bir ülkeyi yönettiğini sanan sözde Müslüman olduğunu söyleyenler nasıl yıkım ekibine ve din dışı sermayedarlara dönüşür, dönüştürülür?
Hepsinin cevabı birkaç kelimede gizli. Başrollerini Amerika’nın uyguladığı, İngiltere ekseninde AB ve İsrail’in desteklediği Yeni Ortadoğu politikaları diyebiliriz adına. Aktörler belli. Oyuncular belli. Her şey açık. Gizlisi saklısı yok.
Bir ülke ki, geçmişi imparatorluklarla dolu. Yüzlerce ırkı, dini, kabileyi yönetmiş, kıtaları kesip biçmiş kılıcıyla. Lakin gel gör ki, son tahlilde NATO bağlamında takıldığı Batı/ABD dünyasının düzen koyucu ve belirleyici olduğu süreçte asrın birinci çeyreğinde sahiplendiği sınırları kayıp etme noktasına gelmiş.
Bütün bunlar olurken iktidar sahipleri halen daha milli güçlere vurdukça vurmakta, kırılganlığı olabildiğince artırmaktadır.
Ve en önemlisi bir toplum, kendi geleceğini bir serap uğruna kayıp ederken sadece seyretmektedir.
“Bir toplum/devlet ya da halk, kendi ülkesini parçalar mı arkadaş” deseniz, size “asla” cevabını verecek pek çok kimse bulursunuz. Ancak kendi ülkesi adım adım parçalanırken seyreden bir toplumun arasında yaşıyoruz. Geminin battığını söyleyecek kanaat önderleri ya akıl tutulmasına uğradılar, yahut büsbütün ihanet içindeler.
Sendikalar, dernekler, üniversiteler, kısacası sivil toplum kuruluşları, tarikatlar, cemaatler herkes susmuş olup biteni sadece seyrediyor. Öyle ki, kimileri “açılım” adı altında her gün gerçekleşen PKK tehditlerine rağmen derin bir aldırmazlık içinde. Pek çokları gelişmelere inat “süreci destekleme derdinde” katı ısrarını sürdürüyor.
Bütün bunlar olurken biricik ortağımız ABD’nin Türkiye’deki elçisi hassas bölgelerde geziniyor, ziyaretlerde bulunuyor, Türkiye’deki tüm seyircilere “Çok iyi.. Çok iyi” diyerek memnuniyet mesajları veriyor.
Onlar haklı. Ülkeleriyle övünüyor. Çünkü planları tıkır tıkır işliyor ve ABD amaçlarına ulaşıyor.
Peki, bizi yönetenler ve biz? Bütün bu olup bitenler karşısında halen daha ayıkmıyor muyuz?
Yönetenlerin bunca yanlışına rağmen, olup bitenler karşısında ödevini yapmayan, din uluları, iman öncüleri, hakikat savaşçıları ne gün iman sorumluluklarını yerine getirecekler? Türkiye’nin bölünmüş haritaları onlara hiçbir mesaj vermiyor mu?
Süreci desteklemeyenleri boğmaya çalışıyorlar. Mursi’nin akıbetini, Mısır’ın demokrasisin tartışıyorlar.
Heyhat!
Ne hazindir ki PKK, Kuzey Suriye’yi ele geçirdi, özerklik ilan ediyor. Paralel gelişmelerle Türkiye’nin alan hâkimiyetini kendilerine bıraktığı alanda kökleşiyor.
Polis teşkilatı kuruyor, mühimmat ve cephane yerleştiriyor, ileriye yönelik stratejik alanlara yığınak yapıyor. Şehir kavgalarını örgütleyecek yerleri planlıyor, iç savaş çıkma ihtimaline karşı mevziler oluşturuyor.
Ey hükümet ve avaneleri! Siz Suriye’de sadece Esat’ı veya Baas yönetimini kayıp etmediniz. Aslında vatanınızı, geleceğinizi, milli sınırlarınızın renklerini tehlikeye attınız. Dünya Türkiye’nin bölünmüş haritaların yayınlıyor sen televizyonlarda, meclis kulislerinde “Öcalan’ın geleceğini” tartışıyor, süreci övüyorsun..
Özal’ın “bir koyup beş alacağız” diye başlattığı kayıplar süreci, Kuzey Irak’ta Barzani yönetimini doğurdu. Sizin “Kardeşim Barzani” diyerek Kuzey Irak’taki devleti güçlendirmeniz de, Kuzey Suriye’deki PYD yönetimini getirdi.
Soruyorum: Bugün değilse ne zaman aklınız başınıza gelecek?