Bölünme başladı bile...
Herhangi bir etnik grup, salt etnik değerler üzerinden siyasallaştırılırsa kronik bir yapıya dönüşerek bütünden
farklılaşır.
PKK örneğinde olduğu gibi.
Saf lise öğrencileri iken üniversiteyi kazanarak biri cemaat yurduna öteki sol bir hücre evine yerleşen bir başka genç dört yıl sonra bir araya geldiklerinde tutum, davranış, giyim tarzı, müzik seçimi, toplumsal olaylara bakış açısı bakımından aynı mı olur?
Hayır.
Toplumsal laboratuvara bakınız lütfen. Böyle örneklerin binlercesini her gün görüyoruz.
Peki, bu insanları değiştiren şey nedir?
Niçin aile kültürünün temellendirdiği sosyal çizgilerde ilerleyip gelişmiyorlar da, başka kimliklere evrilerek sosyal çevrelerine yabancılaşıyorlar?
Tıpkı ılık sütün içine atılan mayanın belirli bir süreç sonunda sütü farklılaştırarak katılaştırıp yoğurt yaptığı gibi. Eskisi gibi olamıyorlar.
Neden?
Nedeni açık. Sosyal gruplar siyasallaştıklarında kronikleşerek bütünden ayrı düşünmeğe, ayrı ilgi, bilgi, özümsemeye ulaşırlar.
İnsanlar davranışlarını öğrenme sonucunda değiştirir ve farklılaştırır. Önce ilgili hale getirilen her birey, ardından değişme açık hale geldiğinde bilgilendirilir. Bu çoğu kez yoğunlaştırılmış bilgidir. Yoğunlaştırılan bilgi propaganda edilince, öğrenme gerçekleşir ve davranış ortaya çıkar.
Hükümetin PKK meselesinin özünü “terör sorunu” yerine “Kürt sorunu” olarak tanımlamasından sonra DTP’nin parti propagandasına katılarak eğitilen gençler sokaklarda Molotof kokteyli atarak etrafa zarar veriyor, polisle çatışıyor, ellerinde terörü temsil eden bez parçalarını taşıyor.
Çok değil bundan 5-6 yıl evvel terörist cenazesine elini sürmeyen kitleler, bugün teröristi şehit diye anıyor, hak istiyoruz, demokratikleşerek bütünleşeceğiz dedikleri devleti ve onun askerini düşman ilan ediyor.
Hani bizi kimse ayıramıyordu?
Daha şimdiden “bizim taraf sizin taraf” oluşturuldu bile.
“Bizim asker sizin asker” ayrımını daha dün terörist cenazeleri sırasında görmedik mi?
Hani demokratikleştikçe bütünleşecektik?
Açılım anaların gözyaşlarını dindirecek, devletin üniter bütünlüğünü koruyacak, hepimizi birbirine kaynaştıracaktı hani?
“Ben açılım yapıyorum” demekle etnik grup siyasetini önceleyen iktidarın attığı her adım, verdiği her taviz, değiştirdiği her değer, kısacası ortaya koyduğu her açılım, gelecekte mayalanarak bölücülüğü Kürt grupları içinde güçlendirmekten başka bir işe yaramadığı gibi üstelik tüm kitleyi kendine benzeterek yutacaktır. Böyle bir sürecin sonunda somut ve gerçek olan Kürt etnistite ortaya çıkacaktır.
Durum bu hale geldikten sonra artık yol bellidir. DTP ve PKK’nın eline teslim edilerek, propaganda yoluyla kontrol altına alınıp sürüye dönüştürülen kitleler bir daha devlet tarafından kontrol edilemez hale gelecektir. Tıpkı sokaklarda polisle çatışanlar gibi. Tıpkı terörist cenazelerinin “bizden”, ülkenin milli ordusunun askerlerinin “emperyalist” görülmesi gibi.
Tıpkı Hakkâri DTP milletvekili Hamit Geylani’nin sözlerinde duyduğumuz, ondan önce DTP eş başkanlarının demeçlerindeki tehdidi gördüğümüz gibi, ötekileştirilmiş ve bilenmiş kalabalıkları karşımızda bulacağız.
Şimdi söyler misiniz bunun anlamı nedir?
İzninizle ben söyleyeyim: Bölünme!
Bu ve benzeri adamların kafasında Türkiye çoktan bölünmüş zaten. Ancak bunu hükümet yetkilileri bir türlü anlamak bilmiyor.
“Açılımdayız. Bedeli ne olursa olsun geri adım atmayız” diyen başbakan ve destekçilerinin yaptığı şey, bu süreci hızlandırarak halen daha PKK’yı meşru görmeyen Kürt grupları da onlara katmaktır.