Bölmek için tek tutamak!
Konuyu niye uzattınız demeyin lütfen... Çok önemli... Ülkeyi bölmek isteyenlerin tek tutamağı mahallî dilin varlığı...
PKK ve yandaşlarının bütün açıklamalarının merkezi “ana dilde eğitim” ...
“Ana dilde eğitim” ne demek! Bu dille eğitim, insanlarımızı birbirine şüpheyle baktırmanın, ayrıştırmanın, uzaklaştırmanın dervazesidir, asıl giriş kapısıdır.
Fikren bölünmüş durumdayız. Bunu kabul etmek mecburiyetindeyiz. Sağ olsunlar, neo-İslâmcılarımız “Türk” düşmanlığından, sol/sağ liberallerimiz çağımızın trendi babından Batı’dan esen rüzgârlarla yelkenlerini şişirmişler, Abdullah Öcalan’ın Mekabını yalamak için İmralı’ya doğru yol alıyorlar.
Gerçekçi olduğumu söylememe gerek var mı? Bu köşede, fikrime katılanları da, karşı çıkanları veriyorum. Bugün, Doç. Dr. İlhan Kaya ile kaç gündür devam eden konuşmamız üzerine gelen mektupları vereceğim. İlk mektup PKK paralelinde:
“Kürt dili kadim bir dil olmasaydı Türk devletinin zulmüne rağmen ayakta kalmazdı. Kürtler dillerini hâlâ bütün baskılara rağmen koruyorsa bu dille eğitim de yapılır bilimsel araştırmalar da yapılır, roman da yazılır ve yazılmıştır.
O senin işin değil hele hele IRKCI putperestlerin hiç işi değildir. Düne kadar Kürt yoktu, bu gün var, dilleri olmuyormuş bu kadar[?]. Kendini beğenmiş züppe TAKIMI olduğunu biliyordum. Hele hele bu kemalist putperest takımı islamcılara da diyordu dinde başörtüsü yok ve islamın emri değildir.
Yani Kürtlerin dili eğitim dili olmadığını söyleyen IRKCILARA enayi mi yoksa köylü kurnazı mı diyelim, ben bunlara düpe düz eşek putperestler diyorum ve çok diyorum ve çok YAKIŞIYOR.
Putperest diyorum yani kemalist dinine mensup ve o çizgiden dışarı ÇIKMAYANLAR için. Kürt alfabesi 1901 de latin harflerle yazılmıştır. Sen sen ol, bu SAPKIN düşüncelerden vazgeçme.” (Veysi Karaaslan)
Böyle nezih(!) başka mektuplar da geldi. İlimle, fikirle hiç alâkası olmayan, neo-İslâmcılarımızın, sağ/sol liberallerimizin ucu açık destekleriyle ekilen düşmanlıkların neticesi bir mektup örneği!
Doç. Dr. İ. Kaya konuşmamızda çift dilli eğitim görenlerin daha başarılı olduğunu söylemişti. İsveç’ten gelen şu mektupta müşahhas örnekle, gerçeğin başka olduğu belirtiliyor:
“’İki dilli akademik eğitim görenlerin başarı oranı daha yüksek çıkıyor’sözü bir yalandır. Ben İsveç’te yasayan bir Türk olarak bunu Türk çocuklarında ve diğer ülkelerden gelen göçmen çocuklarda görüyorum. İsveç’in devlet istatistik kurumu araştırma yapmıştır ve sonucu yazdığım gibidir! Üniversitede okuyan, anne ve babası yabancı olan ve bilhassa Türk anne ve babanın, çocukların sayısı nüfuslarına göre yüzde olarak İsveçli gençlerle karşılaştırıldığında çok düşüktür. Daha fazla yazıp kafanızı ağrıtmak istemiyorum. Eğer bu konuda bilgi isterseniz gönderebilirim.” (Mustafa Celebi)
Yarın Kanada’dan gelen mektup üzerinde duracağız.