Bölme ve germe siyasetinin geldiği yer
İktidara geldiği günden itibaren yaptığı tek şey var: Toplumu baklava dilimi gibi etnik, siyasi, mezhepsel olarak ayırmak. O gelmeden önce biz bir bütündük ve millettik. O geldikten sonra herkes kendi gölgesinden şüphelenmeye ve kimin nesi olduğunu etnik olarak nereden geldiğini araştırmaya başladı.
“Kürtleeerrr!” dedi üstüne basa basa. Hâlbuki biz bu cümleyi yüksek sesle konuşmaktan korkuyorduk. Ayrılık olacak diye. O haykırdı. Ve Oslo görüşmelerinde pazarlıklarla Türkiye’nin bir bölgesini özerkleştirmenin yolunu açtı.
Türkiye bütünlüğü canını sıktı. Bir ve bütün olarak görünen tepsiyi baklava dilimleri gibi 40 parçaya ayırdı.
Şimdi aynı gerilimi devam ettiriyor.
Biz ve onlar.
CHP’liler ve biz.
MHP’yi gereksiz ve fazlalık görüyor. Ah, bir de MHP olmasa ne iyi olacak ama ne yazık ki var. Bu sebepledir ki ara sıra “Me Ha Pe var ya” diyor, “Ce Ha Pe’nin kuyruğuna takıldı.”
Gençler ölüyor o, borsanın ne kadar düşüp düşmediğini, olaylardan etkilenip etkilenmediğini konuşuyor. Acıları paylaşmak istemiyor.
Ölenler umurunda değil, önemli olan gerilim siyaseti ve bunun sonucunda sandığa ne yansıyacağı.
Türkiye böyle bir başbakan hiç görmedi.
Kucaklayıcı değil ayrıştırıcı.
Bütünleştirici değil parçalayıcı.
Eşitlikçi değil, kendine yontucu.
Bu sebepledir ki başta Orta Doğu olmak üzere tüm dünyada saygınlığını kaybetti. Kendisiyle birlikte Türkiye’nin saygınlığı da tehlikeye girdi.
Türkiye bu yönetimden acilen kurtulmak zorundadır. Seçimler milletin aklını başına alması için bir fırsattır.
İşin en garip tarafı, İslami vicdanın ve eğitimli dindarların bu durumdan sıyrılarak dinin tarafını tutmaları gerekirken iktidarın tarafını tutmalarıdır. İslami ibadetler, iktidar sarmalı içinde bulunanlarca sadece ritüelden ibaret kalmıştır. Pratik hayattan kopuk, hayatı düzenlemeyen, davranışa dönüşmeyen ancak sadece şekil olarak kılınan namaz, tutulan oruç ve seyahat olarak gidilip görülen umre ve hac.
Onca yolsuzluk bu çevreler tarafından içselleştirilmiş, sindirilmiştir. Artık önemsiz görülmektedir.
Namazlar kılınıyor, oruçlar tutuluyor, umreye ya da hacca gidiliyor; görüntüsel olarak Müslümanlık tamam; ama pratikte yolsuzluklara, haksızlıklara, adaletsizliklere karşı en ufak tepki olmadığı gibi bir de savunuluyor.
Böylece pratik hayatı yönetemeyen, pratiğe yansımayan bir AKP dindarlığı ortaya çıktı. Din, bir şekildir sadece. Amelde dindarlık yerine ritüellerde dindarlık almış başını gidiyor.
İşte içinde bulunduğumuz günlerde yaşanan onlarca olay. Bakın, çocuklar öldürülüyor, onlar duymazdan geliyor. Çünkü dinî vicdanın yerinde başka bir değerler var. Başka öncelikler var. Dolayısı ile bölücü iktidar, bir ayıraç göreviyle koca toplumu germenin dışında hiçbir iş yapmıyor. Yeter ki seçimi kazansın. Güç kendisinde olsun ve yolsuzlukları kimse soruşturmasın.
Ancak sonunda değerler pörsüyor, ülke kan kaybediyor, hak hukuk adalet çığlık çığlığa samimi yürek arıyor. Bölme ve germe siyasetinin bizi getirdiği yer burasıdır.