Birikimlerinizin yarısını alacaklar!
Tasarruflarınız için kötü bir haberim var: 2022 sonuna geldiğimizde yarısının alındığını göreceksiniz. Nasıl olacak bu iş derseniz 21. yüzyılda bir milletin soyulması elbette zorla, direkt el koyarak olmaz. Çağa uygun, kitabına uydurulmuş yöntemler vardır. Bu yöntemler neticede geniş halk kitlelerinden parayı alıp, mutlu bir azınlığa transferde kullanılır. Yapılan, öz itibari ile hırsızlıktır ama ekonomi jargonunda daha kibar, insanları tahrik etmeyecek tanımlamalar ile etkisi hafifletilmeye çalışılmıştır. O zaman bu yöntemlerin ilki ile başlayalım:
1- Gelir dağılımındaki adaletsizlik (Halkın cebinden alıp oligarklara servet transferi):
Bu yöntemde iktidar vergi ve ücret politikası ile yaratılan toplam gelirin nasıl pay edileceğini belirler. Mesela bordroluların tamamından vergi alırken patronların hepsi vergi vermez. Verenler de gerçek kazançlarını beyan etmez. Ekonomi durgunluğa girerse patronlar vergi muafiyetlerine kavuşurlar. Özetle vergi politikası halkı ezer. Bu durum kitabına uydurulmuş bir soygundur.
2-Diğer konu ise ücretler, gelirler politikasıdır. Bunun da ana eksenini hükümet belirler. Yani yaratılan toplam gelirden ücretler ne kadar pay alacaktır? Yukarıda patronların vergi ödeme konusunda kaçış alanları olduğunu, dolayısıyla ellerinde çalışanlara göre daha fazla para kaldığını söyledik. Bu noktada ise asgari ücret politikası ile çalışanların gelirden alacağı pay da ayarlanabilir. Türkiye, dünyada ilk 20''ye girmiş bir ekonomi iken asgari ücrete baktığımızda Avrupa''da sonuncu sıraya oturmaktadır. Özellikle enflasyonla kıyaslandığında asgari ücret zammı enflasyon altında kalarak çalışanları sefalete sokmuştur.
Ülkemizde son yirmi yıldır yapılan politikalara baktığımızda hem vergi hem ücretler açısından çalışanların mağdur edildiği görülmüştür. Bu durumun ispatını TUİK raporlarında da rahatlıkla görebiliriz.
Bakın ''Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması, 2021'' raporu ne diyor: "Son yapılan araştırma sonuçlarına göre; en yüksek eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert gelirine sahip yüzde 20''lik grubun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre 0,8 puan azalarak %46,7''ye düşerken, en düşük gelire sahip yüzde 20''lik grubun aldığı pay 0,2 puan artarak %6,1''e yükseldi."
Türkçesi şu: Toplumu gelirlerine göre 5 dilime bölüyorlar, en üstteki %20''lik kesim yani en yüksek gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay %46,7 oluyor. Onun bir altındaki grup ise gelirin %21,3''ünü alıyor. Gelir piramidinin en üstündeki oligarklar toplam gelirin %68''ine el koymuşlar! Peki nasıl? Hükümetin vergi ve ücret politikası sayesinde. Çünkü dağılımı bu iki unsur belirliyor.
Birikimlerinizin yarısını alacak esas yönteme gelelim mi? Bu bozuk gelir dağılımı ile eğer elinizde birazcık da olsa tasarruf kaldı ise sevinmeyin. Bu sefer ikinci yöntem devreye girecek ve o koruduğunuz parayı bu sefer kesinlikle oligarklara aktaracaktır. Bundan kaçışınız yok.
O zaman ikinci yöntemi anlatmaya başlayalım. Ama bu yöntemi anlamak için Türkiye için enflasyon beklentilerini konuşmak gerek. Son beklentiler nedir?
1-TCMB, 2022 yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 23,2''ten yüzde 42,8''e çıkardı.
2-JPMorgan, Mayıs ayında enflasyonun yüzde 72 ile zirveyi göreceğini,
Buna gerekçe olarak da talebin güçlü olmaya devam ettiği, maliyet kaynaklı enflasyonist baskıların güçlü olduğu ve kredibilitenin zayıflamaya devam ettiğini,
Türkiye''de enflasyonun Mayıs ayında yüzde 72 ile tepe yapacağını, Aralık ayına kadar da enflasyonun yüzde 65-75 aralığında kalacağını, Aralık ayında güçlü baz etkisiyle 49,5''a gerilemesini beklediklerini ifade etti.
3-Barclays, enflasyonun yıl sonunda yüzde 53''e gerilemeden önce Temmuz''da yüzde 80 ile tepe yapmasını bekliyoruz dedi.
4-FITCH, 22 Mart''ta yayınladığı notta enflasyonun gelecek aylarda yüzde 60 civarına yükselmesini öngörmüştü, bu öngörüsünün de aşıldığını gördük. 2022 yıl sonu enflasyon tahmini için yüzde 49 demişlerdi son rakamla 50 üzerine çekeceklerdir.
Varmak istediğim nokta şu: Büyük patronlar girdi zamlarını vatandaşa yansıtıyor. Onlar için enflasyonun bir önemi yok. Keyifleri yerine. Ezilen önce vatandaş, sonra KOBİ ve esnaf oluyor özellikle bu kesim halkın alım gücünün düşüşü karşısında daha sert bir şekilde etkileniyor, hatta iflas tehlikesi yaşıyor. Ama bunlar zaten gelir piramidinin üstünde değiller. Oligark olarak tanımladığımız büyük sermaye ve hükümete yakın gruplar ise enflasyonda dahi büyümeye devam ediyor.
Ancak vatandaşın güç bela kenara attığı üç kuruşu için işler bu noktadan sonra kötü gitmeye başlıyor çünkü enflasyon tasarrufun alım gücünü eritiyor. Bankada 2022 Ocak ayında 100 bin lirası olan bir vatandaş 31 Aralık günü bu parasıyla piyasaya çıktığında başlangıçta satın aldığı mal ve hizmet miktarının yarısı kadar satın alma yapabilecek. Belki banka ekstresinde 100 bin rakamı aynen kalıyor olabilir ama bu paranın alım gücünün yarısının gitmesi aslında bu birikimin başlangıca göre 50 bin TL''ye inmesi demektir.
Enflasyon sadece kıymanın, domatesin, soğanın, evin fiyatının artması demek değil, yarınlar için kenarda tuttuğumuz birikimlerin de yok olması demek. Bunu dolara ya da kur korumalı ürüne çevirerek bu akışa direnmeye çalışabilirsiniz ancak enflasyondan kaçamazsınız. Yaşamdaki maliyetleri ile sizi daima zararlı çıkarır.
Kur korumalı ürünle dolar artışı olursa farkı alırsınız ancak baskı altında tutulan kur varken, enflasyondan düşük verilen faizle reel manada zarar edersiniz.
Amerikan doları aldığınızda da ABD enflasyonu kadar para kaybınız oluşur. Ancak bu kayıp Lira kadar olmadığı için tercih edilir.
Sözün özü; bir oligark değilseniz farklı oranlarda da olsa birikimlerinizin bir kısmı ile vedalaşmaya hazır olmanız gerekir.
Enflasyon, hedef saptırmak için, gerçek suçlular tarafından kişilik kazandırılmış bir servet aktarım mekanizmasıdır.