Bırakın rejimi; dindarlığınız bile güvensiz

Türban, kurulu düzene karşı alternatif siyasetin tek argümanıydı. Bir anlamda iktidar mücadelesinin kilit taşı, biricik sembolüydü. Din ve örtünme arasındaki ilişkiyi vurguladığı ve bir yönüyle kutsala entegre olduğu için, alternatif siyaset sürekli türban üzerinden yürüdü. Oradan beslendi. Aynı durum, milliyetçi siyaset için de geçerliydi ama iktidar olmanın aracı yapılmadı türban. İnanç boyutunda temsil edildi ve savunuldu.
Mevcut hükümetin beslendiği siyasal gelenek için durum bunun tersiydi. Onlar için türban, Kemalist söyleme ve kurulu düzene karşı, mızrağın ucunda taşınan önemli bir dinî semboldü. Eğer iktidar olunacaksa ve alternatif bir düzen kurulacaksa işte tam da buradan ateş edilmesi gerekirdi.
Öyle yaptılar.
Kendilerini herkesten, hatta mütedeyyin dindarlardan bile ayırarak “Müslümanlar” diye fark yaratmaya koyulanlar, dinin ahlaki yönünün pratiğe dönüşen davranışsal boyutunda derin çatlaklar yarattılar. Söylemle eylem farklılıklarının aksamadığı alan türban konusuydu.
İslam’ın özünü kenara koyup biçimselliğinde mahir olanlar, dinin esas kılavuzları olan “doğruluk, dürüstlük, adalet, haram yememe, haksızlık karşısında susmama ve yalan yere yemin etmeme” gibi ahlaki değerleri hiçe saydılar. Bunun yerine ritüellerden beslenen bir biçimsel Müslümanlıkla toplumun önüne çıktılar. Hilton’da iftar açtılar, ancak devlet ihalelerini yandaşlarına verdiler. Devlet kadrolarında hakkı ve hak edeni değil, partililerini ve hak etmeyenleri göreve getirdiler. Camileri yıktılar, AVM yaptılar. En önemlisi de Deniz Feneri gibi derin harama gönderme yapan davaların seyrini değiştirdiler. Öyle ki yüzlerce asker, bilgisayarlarına atılan virüslerle hapislere atıldı. Böylece İslam’ın esas varlık sebebi ve iddiası olan doğruluk, adalet, dürüstlük, kul hakkı yememe, devlet malına zarar vermeme, elinden ve dilinden emin olunma gibi değerler, gayriahlaki olanlarıyla yer değiştirmiş oldu.
Bu duruma pek çok cemaat, dinî içerikli kurum da maalesef ortak oldu ve olmaya da devam ediyor. AKP iktidarı, dinî görünümlü gayridinî ahlakın en yakın örneği olarak siyasi tarihteki yerini almıştır. Aynı şekilde iktidara destek veren ve kendilerini “Müslüman” diye tanımlayan tüm destekçiler de buna dâhildir. Onlar, özde inananlar değil, iktidar olunca yan çizebilen, gerektiğinde dini unutmayı becerebilen, muhalefet olunca da dindar geçinenlerdir. Böylece Allah’ı da kandırdıklarını sanıyorlar. Hâlbuki Allah, “sizin, bilmediklerinizi de bilendir.”
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce’nin TBMM’nin türbanla ilgili “kritik oturumunda” yaptığı konuşmanın içeriği tam da bununla ilgili çarpıcı örnekler sunuyor. Orada İnce, onlarca kere değiştirilen ihale kanununu soruyor, yıkılıp AVM yapılan camileri soruyor. AKP’nin dindarlık sınavında neler yaptığını çelişkileriyle ortaya koyuyor.
Elbette siz demokrasi adına her ne getirdik derseniz deyiniz, daima ihtiyatla karşılanacaksınız. Çünkü geçmişiniz kurulu düzene karşı mücadeleye dayanıyor. Nitekim, namaz, oruç, hac gibi dinî ritüellerde Müslüman’mış gibi bir görüntü veriyorsunuz ama dinin sosyal pratiğinde, davranışsal boyutunda, günahlardan dev kuleler inşa ettiğiniz bir hakikattir. Bırakın rejimi, sizin dindarlığınız bile güvensiz. Türbanı geri getirmiş, lüks otellerde Kur’an okutmuş, en lüks yerlerde iftar açmış olabilirsiniz. Peki ihaleler, oluk oluk akan haram deresinden içtiğiniz sular ne olacak? Çaldıklarınızı ahrette soracağız...

Yazarın Diğer Yazıları