Bir sınırı olmalı!
Sanatçılar R. T. Erdoğan'a bazı sözler etmişler. "Sanatçıdır, ne söylese yeridir." diyemeyiz. Tenkit et ama bir sınırı olmalı.
Şahsına ağır sözler edildiğini söyleyen zat "Ben bu yola kefenimi giydim de çıktım." der ikide bir.
Onun sözü ne kadar bir kararlılığın ifadesiyse, sanatçıların "ağır sözleri" de o derece muhalefetin şiddetini gösteren ifadelerdir.
R. T. Erdoğan, o sanatçılar için: "Beni ipe götüreceklermiş, bunu sanatçı müsveddeleri yapacakmış, senin her yerin sanatçı olsa ne yazar. Beni ipe götürecekmiş, senin haddine mi? Biz şahadete inanmış insanlarız: Biz bunların bedelini ödemeye hazırız. Bunlar sanatçı müsveddesi. Bunun bedelini ödeyecekler. Kalkacaksın bu ülkenin Cumhurbaşkanını ipte sallandıracaksın. Şimdi yargıya git." diyor.
Kabul edelim ki, R. T. Erdoğan'ı Allah korudu; ölümden döndü. 15 Temmuz'u hatırlatmaya gerek var mı?!
Sanatçılar, tartışılan sözleri bir televizyon kanalında söylemişlerdi. İkisi de yetmişini aşmış oyuncular.
R. T. Erdoğan'ın avukatları bütün yayınları didik didik ediyorlar ve en ufak tenkidi hemen savcılığa taşıyorlar. Şu zamanda savcılığa düşen kolay kurtulamıyor. Savcılık üzerinden atmak için, gitsin, mahkemeye, kararı hâkimler versin, diyor. Ondan sonra git-gel...
Metin Akpınar'ın ne söylediğine baktım. "Gergedanlar" oyunundan örnek veriyor. Faşist İtalyan diktatör Mussoloni'nin ayağından asılmasını, Alman diktatör Hitler'in yer altında (mahzende) ölmesini, adlarını vermeden, misal gösteriyor. Ve "demokrasi" vurgusu yapıyor. Sözlerin bütününü almaz, sadece "...liderlerini ayağından asarlar ya da mahzene atarlar." sözünü verirseniz, Türkiye'nin tek "lider"ini kastettiğini sanırsınız. Haberlerde dinlediğimde hakikaten şaşırmış ve "Affedilemez!" demiştim.
Sözlerinin bir yerinde "Sadece postallı gergedanlar değil, kökten dinci ve etnik ayrımcı gergedanlar kargaşa ve bölünmeyi maalesef bunlar yapıyor." sözü de benim nazarımda değil ama, Türkiye'nin mevcut zemininde tartışmaya açıktır. Birileri üzerlerine alınabilirler ve "Urun ha!" diyebilirler.
Müjdat Gezen'in "Herkesi azarlıyor, herkese parmak sallıyor, millete 'haddini bil' diyor." sözü herhâlde savcının önünde...
Ne olursa olsun, kin ve nefretten uzak durmalıyız. Burada kaç defa yazdım. Siyasîler tahammüllü olmalıdır. Neden ağır tenkit edildiği üzerinde düşünmeli, gerektiğinde o sanatçıları veya başkalarını, mizahî afiş taşıyan ODTÜ'lü gençleri davet ettiği gibi, çağırmalı "Yüzüme söyle arkadaş!" diyebilmelidir.
Sanatçılarımızın yazar-çizerlerimizin de yerini yurdunu bilmeleri gerekir.
"Yerini yurdunu" derken... Bazen öyle bildirilere imza atıyorlar ki, sokaktaki insan bile "Bu suçtur!" diyor.
1128 imzalı PKK bildirisi... Askerimiz PKK'nın kurduğu barikatları yıksın, çukurları doldursun, sen tut askerlerimize karşı bildiri yayınla!.. Sonra mahkemeye çıkarıldıklarında, "Biz 'barış bildirisi' imzaladık!" de... Neyime anlatıyorsun sen?! Külahıma mı?!
Askerimiz Afrin'e girerken, aklı başında bildiğimiz eski siyasetçiler ve sanatçılardan 170 kişinin imzasıyla milletvekillerine "Asker girmesin!" mektubu gönderiyorlar, soruşturulunca da kızıyorlar.
Bu tür bildirilerde iyi niyet arayamayız. Gerçekten "barış" ve "sükûnet" istediklerini düşünemeyiz.
İtidal, diyeceğim.