'Bir Öcalan sorunu var'
R. T. Erdoğan, isim vermeden İmralı-Edirne kıyası yapıp "Edirne''deki en büyük hesabı İmralı''dakine verecek." deyince gazetecilerin aklına hemen Prof. Dr. Ali Kemal Özcan geldi.
Ali Kemal Özcan ile önceki gün uzun uzun konuştuk. Son gelişmelerin tahlilini istedim. "Türkiye''nin Kürt sorunundan önce bir Öcalan sorunu vardır." diyor.
Ali Kemal, biliyorsunuz, İmralı''ya gönderilmişti. O, İmralı''ya gitmek Öcalan''la görüşmek istiyordu. İstanbul Belediye Başkanlığı seçimi yenilenince, HDP/PKK''yı yanlarına çekebilmek için, İmralı''dan mektup getirtmek istediler. Ali Kemal Özcan''ın müracaatını hatırladılar. Bir "ilim adamı"nın eliyle mektubun gelmesinin etkili olacağını kendilerince hesap ettiler. Gelişmeleri biliyorsunuz.
"Kendisini Türk kökenli Kürt" olarak da tanıtan Ali Kemal''e özellikle Abdullah Öcalan-Selahattin Demirtaş kıyaslamasında durduğu yeri sordum. Açıklamasını veriyorum:
"1985''te ayrıldığım vatanıma 20 yıl sonra (2005), bu sorunumuzu çözmek üzere döndüm. Öyle bir üniversitenin maaşı ve kariyeri (Doç. Prof. vesaire) için dönmedim. Ve döner-dönmez iki Nokta''ya ulaşma maratonuna başladım: Devlet ve Öcalan maratonu...
Bu ''maraton'' ile ilk hamlem diyebileceğim ilk çağrımı, o zamanın Demokratik Toplum Hareketi (sonra DTP oldu) girişimcilerinin Taksim Hill Otel''deki toplantısında yaptım: ''Türkiye''nin ''Kürt Sorunu''ndan önce bir Öcalan sorunu vardır.'' Kanaatimce; o dönem hapisten yeni çıkan HEP milletvekilleriyle birlikte ''devlet komiseri'' de dinliyordu...
Özetle şöyle açıkladım ''Öcalan sorunu''nu:
''1999 Şubat''ında onu Türkiye''ye verenler, Öcalan''ın deyimiyle, kendisini ''Ateş Topu'' Türkiye''yi de ''Odunluk'' olarak projelemişlerdi. (Onun için, merhum Ecevit sonra: ''Bu adamı bize niye verdiler, anlamadım?'' deyiverdi... Anlayamadan da bu dünyamızdan göçtü. Türkiye devleti adına Öcalan''ı İmralı''da karşılayan bir askerî yetkili, ''Abdullah Öcalan, ülkemize hoş geldin!'' dedikten sonra: ''Bu işi aramızda çözelim'' der. Öcalan da: ''Ben buna varım ve hazırım, siz de hazır mısınız?'' diye cevaplar... Bunları Öcalan''ın İmralı''dan çıkan Savunmalar''ından öğreniyoruz. İsteyen herkes okuyabilir. Ama benim 30 yıldır asıl çalıştığım mesele; Öcalan''ın Türkiye''nin Türk ve Kürt kitlelerindeki sosyolojik karşılığıdır: Türkiye''ye teslim edildiğinde ''Önderliksiz yaşamı bize dayatanları kendimizle birlikte yakarız!'' diye on binlerce Kürt genci kendini ve sağı-solu yakıyorlardı (Bunların listesini Dr. tezimde verdim). Karşı taraftan yüzbinlerce Türk genci de, Öcalan İtalya''dayken ''Verin bize'' deyip meydanlarda domates-salça ve makarnaları ayaklarıyla eziyorlardı... İşte bu on binler ve yüzbinler aynı vatanın evlatları, aynı devletin vatandaşlarıdırlar. Yani Öcalan''ı bir ''dinamit'' veya ''ateş topu'' olarak tutmaya çalışarak bundan ''ekmek'' -hem de bol vitaminlisinden yağlı ekmek- yemek isteyenler var! Bu ''sermaye'' üzerinden tepinmeye devam eden damarlar var... Bizim, bu ''ateş topu'' ya da ''dinamit'' güzergahına döşenmiş fitili yerinden çıkarmamız gerekir. Benim 17 yıldır ''Kürt sorunundan önce Öcalan sorunu'' dediğim budur."
Ali Kemal Özcan, meseleye farklı bir açıklama getiriyor. (Yarın okuyacağız.)