Bir milyonluk dava bir paralık dava!
"Sözde savaşları" hız kesmedi. K. Kılıçdaroğlu, R. T. Erdoğan'a "sözde cumhurbaşkanı" demesinin ardından ertesi gün R. T. Erdoğan da ona "sözde genel başkan" dedi.
R. T. Erdoğan "sözde" sıralamasının devamında "çukur zihniyet" sözü de var. "Çukur"un da gönderildiği adres belli.
Saray'dan, daha "yaratıcı" bir söz desem, "yaratıcı" kelimesine takılacaklar, bir "ihtiraî" söz bulmalarını beklerdim. "Çokluğuna" bereket, sayamayacağım kadar başdanışmanları var, farklı bir ifade hiçbirinin mi aklına gelmedi!
Edebiyatta "icat" vardır. Bu siyaset için de geçerli. Yeri geldi, gerektiğinde hatırlattığım tarifi yine vereceğim:
"İcad: Buluş. Bir yazıda konuyla ilgili yeni fikirler bulmaya denir. Sanatkâr, dilde kullanılmakta olan kelimeleri değişik terkipler içinde bir araya getirerek yeni tabirler bulur veya mevcut kelimelerin anlamlarını az çok değiştirerek başka şekilde ifade eder. Bulunan şey olağanüstüyse, ibtida olur. Her ibtida icad olmakla beraber, her icad ibtida değildir. İcadda orijinallik ve güzellik aranır." (Dr. Arslan Tekin, Edebiyatımızda Terimler.)
"İbda" da var, ama o kadar ayrıntıya girmeyelim.
Açılan karşılıklı davalarda rakamlar dikkatinizi çekmiştir. Reis, K. Kılıçdaroğlu aleyhine bir milyon liralık, K. Kılıçdaroğlu da R. T. Erdoğan aleyhine bir paralık dava açtı.
İkisi de birbirlerine "sözde" dediklerine göre ya ikisi de beraat edecek ya ikisi de ceza alacak.
İlk mahkemeye veren tarafın avukatları, "Hâkim Bey, önce onların müvekkili başlattı." diyecek, diğer taraf, "Ama hâkim Bey, onların müvekkili de bizimkine 'sözde' dedi." diyerek itiraz edecek. Sonra "delillerin toplanması için" dava bir başka tarihe ertelenecek... Böylece bir iki duruşma daha...
Hâkimlerin işi zor. Sadece Reis'in açtığı dava olsa neyse, tazminatı, 200-300 bine indirirler, basarlar cezayı... "Yukarı"nın kaş çatmasından, belki yerlerinden olmasından kurtulurlar.
"Bir paralık" tazminat davasında karar vermek çok güç.
"Bir paralık"ın bir manası var. Bir mahkeme bu cezayı verebilir mi? Daha önce verildi gerçi... Ama henüz yeni rejime geçilmemişti. Yeni rejimde insanların kaderi bir kişinin iki dudağı arasında desem... Şimdi birileri kızacak... Demedim sayın!
(Hatırlatayım... Abdullah Öcalan'a "sayın", şehitlerimize "kelle" deme meselesi. Hakkında üç kuruşluk dava açılmış ve ceza almıştı. Ceza bir tarafa, "kuruş"a çok sinirlenmişti.)
R. T. Erdoğan'ın avukatı tazminat davasının "Cumhurbaşkanı'nın onur, şeref ve saygınlığının ihlal edildiği ve kişilik haklarının ağır bir şekilde zedelendiği" iddiasıyla açıldığını söylüyor.
Tartışılan zaten cumhurbaşkanlığının parti başkanlığı bağlantısı. Yeni rejim buna açıklık getirmiyor.
Cumhurbaşkanlığı yeminiyle, cumhurbaşkanının aynı zamanda bir partinin genel başkanı olması ve siyasetin dibine kadar inmesi arasındaki çelişki zihinlerde soru işaretine yol açıyor.
O nasıl olsa cumhurbaşkanı. İstediğini söyler, diyebilir miyiz? Ama parti başkanı da...
Öyle olunca tenkitlere katlanması gerekmez mi?
Herhâlde siyasî tarihimizde en çok dava açan R. T. Erdoğan. İki satır tenkit bile dava konusu...
Meğer, avukatlar, her açtıkları dava için para alıyorlarmış. Onun için bütün yazıları didik didik ediyorlar, netice alınmayacak yazılarda bile bir şey yakalamaya çalışıyorlar.
"Bir paralıksın" demek rencide edici. Bakalım dava nasıl neticelenecek.