Bir lâ-dinîden din savunması! (1)
Nihal Atsız’ın Türk fikir hayatında ayrı bir yeri vardır. 48 yıl önce 11 Aralık 1975’te hayatını yitirdi. Dün ölüm yıldönümüydü.
Yakın zamanda, 29 Ekim 2023 tarihinde de büyük oğlu Yağmur Atsız hayata veda etti.
Yağmur Atsız’la yazışmıştım. Küçük oğlu Buğra Atsız’la da “din” meselesinde karşı karşıya gelmiştik. Bana notlar göndermiş, bu köşede yayınlamış ve cevap vermiştim.
Buğra Atsız’la farklı fikirleri savunmamızdan hareketle, Atsız ve “din” meselesine gireceğim:
Buğra Atsız: “Türkiye’de yaşayan herkes kahir ekseriyetin inancını bilmek zorundadır.’ yazmışsınız. Nedenmiş o? Kimse kimsenin inancını bilmek zorunda değildir. Buna gerek de yoktur. ’Senin dinin sana, benim dinim bana’ bilmem size birşey hatırlatıyor mu? Bir şey iddiâ edildiği zaman sebebi de bence açıklanmalı.” demiş, ben de: “‘Bilgi”den bahsettim, ‘inanç’tan değil! Siz bu cemiyette yaşıyorsunuz ve önünüz arkanız, sağınız solunuz Müslüman... Bunları tanımak istemez misiniz? Millî birlik için de bu gerekli.” diye yazmıştım. (Arslan Tekin, “Dinsiz Türklük?!”, Yeniçağ, 7 Şubat 2013)
Hüseyin Nihal Atsız ve “din” üzerinde çok durulmuş, fikre göre, Atsız’ın din anlayışı değerlendirilmiştir.
Nihal Atsız, “Kemalizm”le problemliydi. Bunda, M. Kemal Atatürk’ün amansız düşmanı Rıza Nur’la yakınlığının etkisi üzerinde durulur.
Yağmur Atsız, babasını “lâ-dinî” olarak tavsif etmişti:
“Atsız Müslüman olarak tanımlanamazdı ama Şamanist mamanist de değildi. Onun bu mevzûdaki konumunu bence en iyi ‘lâ-dînî’ olarak tavsîf etmek yerinde olur. Evet, ‘Semâvî Dinler’le pek başı hoş değildi ama ‘tanrıtanımaz /ateist’ de değildi. Kâinâtı yaratan bir güce inansa da bu gücün kâinâtı yarattıktan sonra ‘olaylar’a müdâhale ettiğine inanmazdı. Öte yandan dindarlara saygı besler, lâkin aynı saygıyı da onlardan beklerdi. Dîne saygısını Kur’an’dan bâzı bölümleri aruz vezniyle Türkçeleştirecek kadar da belirginleştirirdi. Meselâ İhlâs Sûresi’nin onun diliyle Türkçe’si hâlâ ezberimdedir:
‘De ki birdir Tanrı/Başlangıcı yokdur, sonu yokdur/ Doğmaz ve doğurmaz/ Denk olamaz kimse ona’ (Nihal Atsız Müslüman Değildi-Bozkurtlar yine kızacak ama oğlu Yağmur Atsız yazdı, Odatv, 12 Mayıs 2009)
Atsız “ırkçı” gösterilir. Yağmur Atsız, “Atsız’a Dâir” yazısında, babasının ırkçılığa bakışını ele alır:
“Bugün fazla ciddî konulara girmeyerek neş’eli birşeyler yazayım istiyordum ama kısmet değilmiş. / Her işin başı kısmet, Kardeş... / Bu karârımı değiştirmeme Rahmetli Peder sebebiyet verdi. / Evet, o olmasaydı niyetimi gerçekleştirebilecektim ama birileri tutup yine yok “kafatasçı” yok “kan tahlilcisi” filan diye girince canım sıkıldı. Aslında bu tür iddialarla uğraşmamaya, onları yok saymaya da karar vermiştim ama bâzen dayanamıyor insan. / Onun için Nihâl Atsız’ın “ırkçılığı” meselesini, bu sefer inşallah hakıykaten son olarak bir kere daha ve “kendi kaleminden” olmak üzere ele almak zorunda hissediyorum kendimi! / Bakınız mûmâileyh ne demiş:
‘Irkçılık, birtakım şarlatan maskaraların ileri sürdüğü gibi kan tahlîl etmek, kafatası ölçmek veyâ yedi ced saymakla alâkalı değildir.
Irkçılık, yabancı hiçbir şuuru benimsememek, ona sâhip çıkmamak dâvâsıdır!’
Yağmur Atsız bu cümlelerden sonra “Tamam mı?” dedikten sonra, “Yetmediyse bir de şu satırlara göz atalım: / “Türk soyundan gelenlerle kendini bir Türk kadar Türk hissedenlere Türk denilir’ sözünü aktarır. (Star, 13 Ağustos 2013)
Atsız’ın, dinin öğretilmesi gerektiğine dair görüşlerine geleceğiz.