Bir kitap: Kürtler Türklerin nesi oluyor?
Kürtler Türklerin nesi oluyor?
Soru bu? Niye soru bu? Şunun için: İçinde bulunduğumuz tarihi süreç, küreselleşmenin dayattığı ayrışma ve Türkiye’nin içinde bulunduğu ağır siyasal bunalımlar ve hepsinin beraberinde taşıyıp önümüze koyduğu sosyal sorunlar, ister istemez “Kürtler Türklerin nesi oluyor” sorusunu sorduruyor.
Doğrusunu isterseniz, Kürtçü ayrılıkçılığın kendini bilediği ve tarihi bilinç açısından ötekileşmek adına elinden ne geliyorsa yaptığı şu dönemde “Sahiden şu Kürtler kimdir arkadaş; bir akıl sahibi bizi kandırmadan tarihi belgelerin ışığında bizi aydınlatsa da bilsek” diyenlerin sayısı epey fazladır
sanıyorum.
İşte bu noktada soruya cevap verecek işinin uzmanı bir tarihçi çıka geldi ve bilimin ışığında şu soruyu sordu: “Doğu ve Batı kaynaklarına göre Kürtler Türklerin nesi oluyor.”
Dikkatinizi çekerim; yerli kaynaklara göre demiyor hoca. Doğu ve Batı kaynaklarına göre diyor. Demek ki bir karşılaştırmalı çalışma önümüze konulmuş ve okuyuculara bu çerçevede sunuluyor.
Kıymetli bilim adamı Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar’ın yazdığı kitabın adı kadar içeriği de ilgi çekici.
Diyeceksiniz ki bu konuda onlarca Batılı, Doğulu ve yerli yazı var. Üstelik her şey gün gibi açık. Daha nesini okuyalım.
İşte asıl sorun burada.
“Nesini okuyalım” denildiği sırada bilimsel bir ses: “Ey millet, bir de şöyle bakınız” diyor ve önümüze bundan önce yazılanları da işin içine katan bir eser sunuyor.
Batılı eserlerin çoğunun Vatikan politikalarından yola çıkarak misyonerlere havale edildiği, Rus eserlerinin kendi devlet politikalarına altyapı oluşturduğu, kimi antropologların ise bilimsel hatalar oluşturduğu da bilinen bir gerçektir.
Dahası Kürtlerin kim ve ne olduğuna ilişkin bugüne kadar yazılan pek çok kitapta açık bir milliyet tayini yapıldığı görülüyor. Bilinen bir gerçek değil mi?
Sayın Bayrakdar’ın kitabın arka kapağındaki sunuşuna bakarak söylersek; “Kürt kökenli yurttaşlar konusunda iki-üç yaklaşım söz konusu. Birincisi olguyu yadsıyor; ikincisi kutsuyor.”
Yani yazılıp çizilenlerin çoğu, övgü ve yergi üzerine kurulu.
Peki, doğrusu ne olmalıdır?
“Aydın olmanın önkoşulu kuşkusuz namuslu olmaktır” diye sürüyor kitabın tanıtım yazısı. Sanırım, “doğrusu ne olmalıdır” sorusunun cevabı bundan daha açık olamaz.
Kimileri “Türkiye kendi gerçeği ile yüzleşmeli” diyerek, ayrılıkçılığı şaha kaldırmak ve bu durumdan bölünmüş Türkiye yaratmak istiyor. “Türkiye kendi gerçeği ile yüzleşecekse”, yüzleşmenin tarihsel köklerine kadar varmak zorunda değil midir?
Zorundadır.
Köksüz bir yüzleşme yüzleşme sayılmaz.
Böyle bir yüzleşmenin kılavuzu da elbette bilim olmalıdır!
Bilime itirazı olan var mı?
Yok!
Öyleyse buyrun.
İşte size kitap?
İşte size soru.
“Doğu ve Batı kaynaklarına göre Kürtler Türklerin nesi oluyor?”
Bilmek ister misiniz?
Not: Okumak isteyenler Beyaz Kule Yayınevi, 0312-466 14 88 Ankara adresinden isteyebilir.