Bir ilk: DTCF'nin 'Turan' bildirisi
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (DTCF)'nin belli bir dönem mezunları, "DTCF Akademi" imzasıyla "Turan Türk birliğidir!" bildirisi yayınladılar.
"Belli bir dönem" dedim. Bu dönem netameli dönem. Fikrî ve fiilî büyük kavgaların verildiği bir dönem. 12 Eylül 1980 Darbesi'nin öncesine ve 12 Eylül'ün başlarına tekabül ediyor.
Bildiride 179 imza yer alıyor. Bu imzacıların 24'ü profesör, ikisi doçent, dokuzu doktor; diğer imzacılar, eğitimci, yazar, gazeteci, film yönetmeni, albay ve değişik dallarda temeyyüz etmiş isimler.
Azerbaycan, Ermenistan'ın saldırılarının ardından 27 Eylül'de topraklarını kurtarmak için Türkiye'nin desteğiyle büyük harekât başlattı ve bütün topraklarını geri alırken, Rusya'nın müdahalesiyle durmak zorunda kaldı. Yine topraklarının yüzde 70'ini kurtardığı gibi, verilen söze göre Ermeni sahası Zengezur'dan Nahçivan'la dolayısıyla Türkiye'yle Azerbaycan arasında doğrudan bağlantı kurulacak bir koridorun açılacağı da açıklandı. Bu koridor "Turan bağı" olarak haberlerde ve köşe yazılarında yer aldı ki, bir bakıma doğru. Türkiye'den uzaktaki Türk devletleriyle kesintisiz bağ kurulmuş olacak.
"Turan", ülkemizde çok tartışılan bir kavram. DTCF Birlik'te tarih, edebiyat, Türk dili, farklı diller, sanat, sosyoloji, felsefe, antropoloji daha birçok dalda eğitim alanlar, ihtisas yapanlar ve öğrendiklerini öğrencilerine aktaranlar bir araya gelerek "gerçekler"i halkımızla ve bütün dünyayla paylaşmak istediler. İlk bildirileri Karabağ'ın kurtarılmasının ardından "Türkiye Azerbaycan'dır, Azerbaycan Türkiye" özlü idi. İkinci bildiri Türk birliği şartını (evet şartını) ortaya koyan "Turancılık" bildirisidir.
Bu bildiriden kimse rahatsız olmasın.
Eski kafalar kendilerini yenilemeliler ve gerçeklerle yüzleşmeliler. Siyasî İslâmcısı, Marxisti, bölücüsü beyinlerini silkelesinler; kötülükleri döksünler, yeni düşünme ve yorumlama alanı açsınlar.
Bizim yıllardır yazdıklarımız "DTCF Turancılık Bildirgesi"nde öz olarak anlatılıyor. Şu satırlara kim itiraz edebilir!
"Turan ülküsü; bazı çevrelerce hayalci bir düşünce olarak yaftalanıp değersizleştirilmeye çalışılmıştır. Hâlbuki bu yüce ülkü; Türk'e muhteşem tarihinin yüklemiş olduğu sorumlulukların özüdür. Bu yüzden çağın şartlarına uygun biçimde yeniden tanımlanıp gündeme taşınması zaruri hâle gelmiştir.
Turan, Türk birliğidir. Kişilerle gönül, devletlerle iş birliğini amaçladığı gibi; Türklük duygusunun canlanmasında önemli rolü olan Gaspıralı İsmail Bey'in 'Dilde, fikirde, işte birlik' düşüncesinin hayata geçirilmesini hedef alır. / Turancılık, tarihi, töresi, ahlakı, coğrafyası, mitolojisi ve sanatıyla Türk uygarlığından beslenen millî bir düşünce sistemidir. / Turancılık düşüncesinin günümüzdeki ilk amacı, Türk devletlerinin sınırlarının birleştirilmesi değil; siyaset, ekonomi, ticaret, eğitim, silahlı kuvvetler gibi hayatın pek çok alanında iş birliği yapılmasını sağlamaktır. / Turancılık, Türk milletine dönük bir yapıyı ifade eder. Dünyanın neresinde bir Türk varsa, Turan ülküsünün doğal temsilcisidir. (…) / Türk aydınları olarak, içi boşaltılmaya çalışılan Turan ülkümüzün çağın şartlarına uygun bir şekilde yeniden hayat bulması, doğru tanımlanması, somutlaştırılması ve dünya Türklüğünü, özellikle genç kuşakları heyecanlandıracak etkin bir yapıya dönüştürülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yukarıda sıralanan düşüncelerle hazırlanan bu bildirgenin, Türk milleti ve devletlerinin tercihlerinde dikkate alınmasını diliyoruz."
Çok açık söylüyorum: "Turancılık"a itiraz edenin "Türk"le hesabı vardır.