Bir gaflet belgesi
Size bir gafletin belgesini sunuyorum. Misak-ı Millî ile çizilen sınırlarımız içindeki Kerkük'te 14-16 Temmuz 1959 tarihlerinde, 11 yıl kaldığı Sovyetler'den dönen Molla Mustafa Barzanî'nin desteklediği etnikçi komünist militanlar Türklere saldırıyor, 30'dan faza insanı katlediyor, dükkânları, evleri soyuyor, yakıp yıkıyor, yüzlerce insanı yaralıyor, ama bizim uzantımız olan Kerkük'e dair haberlerin verilmesi ülkemizde yasaklanıyor. Bunu, "İnfialin, beklenmedik hâdiselerin önüne geçmek" gibi bir absürtlükle açıklamak mümkün değildir. "Gaflet", daha ötesi "hıyanet" diyebiliriz. (Sonra elçilik seviyesindeki ikazlar pek bir mana ifade etmiyor!)
Biz böyleyiz işte… Daha önce de DP, Türk Milliyetçiler Derneği'ni kapatmış, milliyetçileri küstürmüştü.
Çin Halk Cumhuriyeti'nin Uygur Türklerine uyguladıkları asimilasyon politikası karşısında ne yapıyoruz? Derin sessizliğimiz koruyoruz. Elin Avrupası, şusu busu 22 devlet Uygur Türklerinin hakları için imza veriyor, bizim imzamız yok. İslâm ülkelerinin de imzası yok! Bir açıklama da yapmıyorlar.
Elbette kimseyle savaşmayacağız, elbette kimseye düşmanlık beslemeyeceğiz. Ama "insanlık suçu"nu hatırlatmanın ince yollarını da bileceğiz. Başımızı kuma gömersek, bakmışsınız, "düşman" arkamızda bitivermiş! Sen başını kumdan çıkarana kadar iş işten geçer; mezarını bile bulamazlar!
Kerkük'te ne olduğuna dair toplu bilgi edinmek isterseniz, belgeleri tek tek inceleyen Hakkı Öznur'un "Ortadoğu'nun Cahşları: Pro İsrail Barzaniler 1907-2018" kitabının 1. cildinin 149-182. sayfaları arasına bakabilirsiniz.
Katliam geliyorum, diyor. 1958'de Irak'ta darbeyle krallığı yıkıp diktatörlük kuranlar, Kerkük'e de sarkıyorlar. Türkçe gazetelerin basılmasını engelliyorlar. Gazetecileri şehirden sürüyorlar, Türkçe konuşmayı bile yasaklıyorlar.
Barzanî'nin adamları, ihtilâlinin birinci yıldönümünde şenlikler düzenlendiği sıra saldırıya geçiyorlar ve 14-16 Temmuz 1959 tarihlerinde üç gün "Türk" avına çıkıyorlar. Bu nasıl kin anlamıyorum. Öyle bir vahşet ki, tarifi yok. Bu vahşetin yeteri kadar sosyal ve psikolojik tahlilinin yapıldığını düşünmüyorum. Üzerinde durmak gerekir.
"Dış baskılar" neticesi, Irak hükûmeti Kerkük Katliamı'ndan sorumlu tutulan 260 kişiyi tutuklanıyor. 28'i idama mahkûm ediliyor. Az bir kısmı çeşitli hapis cezalarına çarptırılıyor. Büyük bölümü ise serbest bırakılıyor. Tabiî Kerkük Türkleri, adaletin yerini bulmadığını görünce kendileri harekete geçiyorlar. Türk fedailer 40 dolayında katliamcıyı öldürüyor. 28 idam mahkûmunun cezaları ise ancak 1963'te yeni bir darbeden sonra uygulanıyor.
Aşağıdaki ibretlik "gaflet" belgesini, fakülte arkadaşım Musa Aşık DTCF Kantin Gurubu'na koymuştu. İlk defa gördüm. Sizinle paylaşıyorum: