'Bir Çalışma Odası'
Cahit Kayra, 100 yaşını geçti ve hâlâ yazıyor... "Bir Çalışma Odası" herhâlde son kitabı. (Tarihçi Kitapevi, 158 sayfa. Belgeler, fotoğraflar da konmuş.) "Herhâlde" diyorum... Bu kitap bana geleli birkaç ay oldu, o ara acaba yine bir kitap daha yazdı mı?!
Cahit Kayra devlet umuru görmüş bir isim. Milletvekilliği ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı yaptı.
"Bir Çalışma Odası" dağınık... İçinden geldiği gibi yazmış. Okuyucuyu karşısına alıyor, sohbet ediyor. Âdeta, yazdıklarım aramızda kalsın demek istiyor. O kadar samimî. Aradığımız, özlediğimiz bir üslûp. Saklısı, gizlisi yok. Kalemi kendisini nereye götürürse oraya gidiyor.
Rastgele bir sayfa açıyorum... 22-23. sayfalar. Mîna Urgan'dan bahsediyor. (Editöre hatırlatma: Kitapta "Mina" yazılmış. Mîna Urgan, isminde i'ye şapka konması gerektiğini özellikle belirtmiştir. Ya hatıralarında ya bir yazısında okumuştum.) Cahit Kayra'yı dinleyelim:
"Mina 15 Haziran 2000'de yaşamdan ayrıldı. Ben onunla 19 Mart 2000'de Mühürdar'daki evinde bir konuşma yapmış, eve dönünce de kâğıda geçmiştim. Bu hüzünlü bir konuşmadır, bir dert dökme konuşması... Yaşlı insanların sorunlarından bir de dert dökebilecekleri kimselerinin olmaması. İşte Mina o gün bana yaşamının bu aşamasındaki konularını ve dertlerin anlattı. (...) Mina ilginç bir aydın. Atatürk Cumhuriyeti'nin yetiştirdiği, uygarlıkla dolu, çağdaş bir entelektüel. Solda ve ateist. Hepimiz çok seviyoruz..."
Cahit Kayra'nın yaşı kaynaklarda 1917 gösterilir. Bu kitaptan öğreniyoruz ki, 1919 doğumluymuş. Mülkiye müfettişi olabilmek için mahkeme kararıyla yaşını büyütmüş.
Çalışma odasında, eski defterleri bir bir açıyor, bilgiler belgeler, kitaplar buluyor. Kadro dergisi ciltlerini indiriyor:
"Kadro, 1932-1935 yılları anasında yayımlandı. Kurucuları Yakup Kadri, Şevket Süreyya, Vedat Nedim, İsmail Hüsrev, Burhan Asaf'tı. Amaç Cumhuriyet'le gelen inkılabı izlemek, yorumlamak olarak belirlenebilir. Bu amacı biraz aştılar. Amacı Türk toplumunu Osmanlı uykusundan uyandırıp çağdaşlaştırmak olan Mustafa Kemal'i rahatsız ettiler. Mustafa Kemal'in kafasında seküler bir devlet tasavvuru vardı. Kurucular bunu aşan bir solculuk eğilimindeydiler. Üst düzeyde bir çalışma, keşke devam etseydi diye düşünüyorum. Bugün Türkiye'nin devrim yapısına bakılınca burada ne büyük boşluklar olduğu görülüyor." (s. 103).
Cahit Kayra'nın gözüne "Mecelle" ilişiyor. "İlginç bir kitap, çok yıpranmış: Karamanlıca Mecelle" diyor ve devam ediyor:
"1886 tarihli. Yunan harfleriyle ama Türkçe, Karamanlı Türkler için. Bildiğiniz gibi Karamanlı Türkler Ortodoks'tu. Kitaplarını da Yunan alfabesiyle basar ve okurlardı. Mübadele döneminde Karamanlı Türkler yok yere Yunanistan'a gönderildiler. Necip Bey'in [Necip Azakoğlu] anlattığına göre, Alanya'daki (o zamanki adı Alaiye) yöneticiler ve halk bu Ortodoks Türklerin gönderilmemesi için Ankara'ya başvurmuşlar ama istedikleri olmamış. Gitmişler, şehir bakkalsız kalmış." (s. 149).
Karamanlı Türkler meselesi yürek sızlatıyor.Yunanistan'a gittim, Karamanlı Türkleri araştırdım ve yazdım. Biliyorsunuz. Keşke kalsalardı. Bir hayıflanan da Hamdullah Suphi Tanrıöver'dir.
Osmanlı zamanında bile kendi başına buyruk olan sadece erkeklerin girebildiği, keşişlerin diyarı Aynoroz yarımadasında da röportajlar yaptım. Ailesi Karaman'dan göçürülmüş münzevîlerle konuştum. Bana Yunan harfleriyle Türkçe yazılmış İncil'i göstermişler ve okumuşlardı.
Kitap dünyaya kapı açar. Okumak lâzım.