BDP, AKP’yi besliyor; ama nasıl?
Türkiye yeni bir sürece girerken aklı başında herkesin üzerinde anlaştığı tek konu, bu seçimin Türkiye açısından dönüm noktası olduğudur. AKP’nin ülke yönetimine gelmesiyle başlayan süreç, sadece iktidar etme üzerine kurulu değil. AKP, aynı zamanda geçmişten getirdiği ideolojik bakışa uygun bir Türkiye inşa etmek amacıyla siyasal sistemi dönüştürme peşinde olduğundan gelecek kaygılarını da beraberinde taşıyor. Bu sebepledir ki seçmen kitleleri arasında gerçek anlamda “Ne olacağız” endişesi taşıyan önemli bir nüfus var.
Siyasal gelenekselliği “statüko” olarak niteleyen ve buna derinden bir savaş veren AKP, bu seçimle şimdiye kadar yapıp eylediklerini pekiştirmek arzusundadır. “Çıraktık, kalfa olduk, şimdi ustalık zamanı” derken sadece devlet yönetimine ilişkin kazandıkları tecrübeleri anlatmıyor başbakan. Kendi ürettiği yeni statükoyu sağlamlaştırma amacına da vurgu yapıyor. Hiç şüphesiz yeni statükonun kalıcılığını yeni bir anayasa sağlayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin anayasal kurumlarıyla yeni anayasada biçimlendirilecek olması, esasında “Kürt sorunuyla” ilişkilendirilse de özü, öteden beri sürüp gelen Atatürkçü yapıyı değiştirmektir. Bütün savaş, Kürtleri özgürleştirmek değildir. Asıl amaç, hazır Kürtlerle ilgili bir iç mesele varken bu fırsatı siyasal sistemi AKP’nin istediği düzene dönüştürmektir. Bunun için etnikçi durumdan önemli bir tarihi fırsat sayılmaktadır.
Açılımın açık edilmemesinin nedeni de budur. Kürtçülüğün, Erdoğan iktidarlarının yeni Türkiye düzeninde kendine çıkış yolu aradığı doğrudur. Ancak Kürtçülük varlığı ile Erdoğan hükümetlerine önemli fırsatlar da sunmaktadır. Kürtçülerin “Türkiye’nin bir parçasıyız, bizim ayrılmak gibi bir amacımız yok” dedikten sonra “ayrılmayız” dedikleri ülkeyi tehdit ettiklerini bilmeyen de yoktur. Aynı şekilde “çok seviyoruz” dedikleri “Kürt halkının” kentlerinin sokaklarını her gün ateşe vermekte, çocuklarını siyasal direniş aracı olarak kullandıkları da bir gerçektir. İşte bu gerilim ve bu şiddet siyaseti, AKP’nin Türkiye’yi dönüştürme planında en önemli desteği oluşturmaktadır. Toplumun bütün dikkatlerinin odağına yerleşen bölücülük, AKP’nin yapıp eylediği onlarca önemli olayın üzerini örtmektedir.
Düşünsenize Kürtçülerin Kürtleri istismar ettiklerinin farkına varmalarını sağlamak öncelikli olarak kimin görevidir? İktidarın ve elbette devletin. Ancak ne iktidar ve ne de devlet bunu yapmadı; yapmıyor.
Niye?
Çünkü devleti yöneten yürütme gücü, bu istismardan beslenerek yeni bir AKP Türkiyesi yaratmak istiyor da ondan.
Kürtçülük bu zulmü yapmasa, halkını tehdit etmese, insanları zorla kaçırıp dağa götürerek eline silah vermese, AKP tek başına doğu bölgesinden nasıl bu kadar oy alacaktı?
Şimdi CHP durumu biraz sarsınca, Başbakan öfkelenmeğe başladı. Aslında sevinmesi lazımdı. Çünkü ikiye bölünmüş bir seçmen kitlesi orada demokrasinin işlemediğini, sıkıntılı bir toplumsal yapı olduğunu gösterir. Halk farklı görüşlerle siyasal temsil gücünü kullanmağa başlamışsa bilin ki sağlıklı bir toplumsal yapı var karşımızda demektir. AKP bunu istemiyor. İkili bir siyasal bölünmüşlüğün kendilerinin elini güçlendireceğini ve olağan dışı durumun işlerine yarayacağını biliyor.
İşte tam da bu sebepledir ki, Türkiye’de geçmişten gelen siyasal düzenin AKP’nin istediği formatta biçimlendirilmesi için, BDP bir engel değil, tam tersine bulunmaz bir fırsattır. Sağduyulu seçmenlerin dikkatini BDP’ye vermişken,ona “bakın ha, neyle karşı karşıyayız” mesajı veriliyor. Bu mesaj,seçmeni “arkadaş durum iyi değil” yargısına götürüyor.
Böylece milliyetçi söylemleri en aza inmiş, Türklüğe vurgu hiç yapmayan, hatta yok sayan bir siyasal anlayışı beslemiş oluyor.
Denilebilir ki “Başbakan son zamanlarda DTP’ye açıktan saldırıyor, kısmen milliyetçi söylemlere sarılıyor, söylediklerinize ters değil mi?” Derim ki; ters değil. Çünkü başbakan bu söylemlerle BDP-AKP zıtlaşmasından puan toplayarak, hem CHP’yi geçmişte oy topladığı seçmenden koparmak istiyor ve hem de MHP’ye gideceğini düşündüğü seçmene “Bakın biz de DTP’yi eleştiriyoruz. Gerekirse onlardan hesap da sorarız” mesajı vererek “ülke bütünlüğü” gerekçesiyle MHP’ye gidecek seçmenin önünü kesmek istiyor.
Yarın seçim. Bakalım seçmen gelişmeleri nasıl algılayacak.