Battalnamenin Türk destanları arasındaki yeri
-Battalname, müslüman-Türk gelenekleriyle yoğrulmuş destanî bir halk hikâyesidir-
Destanlar, bir milletin ortak mücadelesini ortak değerler bütünlüğü içinde yorumladığı ve toplumun geçmişini temsil ettiği için millidir.
Anadolu’da teşekkül etmiş ilk Türk destanı olan ve Anadolu’da oluşmuş destan zincirinin ilk halkası konumunda görülen Battal Gazi Destanı, Türk duygu, düşünce ve hayal gücüyle şekillendiği için İslami dönem millî destanlarımızın başında yer almaktadır.
Battal Gazi Destanının eski Türk destanlarından farkı, tarihî kimlik ve kişiliğinin çok belirgin olmasından kaynaklanmaktadır. Yaratılış Destanı ve eski Türk destanlarından Saka Türklerinin Alp Er Tunga Destanı; Hun Oğuz Destanları’ndan Oğuz Kağan ve Atila Destanı; Göktürk destanlarından Gökbörü ve Ergenekon Destanı; Dokuz Oğuz ve On Uygur destanlarından Türeyiş ve Göç Destanları; Altay destanlarından Maaday-Kara, Alpamış Destanları; Başkurt destanlarından Ural Batur Destanı; Hakas destanlarından Altın Arı Destanı gibi destanlar İslamiyetin kabulünden önce Türk halkları arasında oluşmuş destanlar olduğundan hiçbirinde İslami unsur olmayışı, Şamanizm kültürünün baskın oluşu ile Battalname’lerden tamamen ayrı bir durum sergilerken sadece kahramanlık ve cengaverlik konularında ortaklık gösterirler.
İslamiyet’in kabulünden sonraki destanlardan Oğuz Kağan Destanı, Manas Destanı ise İslami motiflerle yüklü oluşu nedeniyle ortak tavır sergilemektedirler.
Battal Gazi Destanı’ndan sonra oluşan Danişment Gazi Destanı, Saltuk Buğra Han Destanı, Köroğlu Destanı, Cengizhan Destanı gibi destanlarsa olay örgüleri, taşıdıkları İslami motifler ve halk kültürü ögeleriyle önemli ölçüde benzerdirler.
Battalname ya da Seyyid Battal Gazi Destanı, peygamber soyundan geldiğine inanılan Seyyid Battal Gazi’nin Müslümanlığı yaymak amacı ile yapmış olduğu ve zaman zaman olağanüstü boyutlara varan savaşlarını anlatmakta olup Türk kültür tarihinin halk belleğindeki aynasıdır. Battal Gazi Destanının Türkler tarafından çok sevilmesinin nedeni, Battal Gazi’nin İslâmiyet’in ve Türklüğün yayılması uğruna büyük kahramanlıklar göstermesi ve kahramanlığın mekânının Anadolu olmasıdır.
Battalnamelerde olayların merkezi Malatya çevresidir. Kimi kaynaklara göre Battal Gazi, Malatya'da doğmuştur. Doğduğu ve yaşadığı evin yeri halen mevcuttur. Yıkıntı halinde korunmaktadır. Uzun yıllar halka yemek dağıtılan hayrat yeri olarak kullanılmıştır. Evliya Çelebi seyahatnamesinde de bahsedilmektedir.
Bu destan, Emevilerin sekizinci yüzyılda Bizans'la yaptıkları savaşlarda şöhret kazanmış, kimi kaynaklara göre Arap asıllı Abdullah, kimi kaynaklara göre de Seyit Battal Gazi adlı bir Türk kumandanının adı etrafında gelişen ve menkıbelerden oluşan bir destandır. Oluştuğu saha, Danişmentliler sahası, ana tema ise Bizanslılarla olan savaşlardır.
Türkler Anadolu'yu vatan yaptıktan sonra bu coğrafyada üç tane önemli destan vücuda getirmişlerdir. Bunlar; Battal Gazi Destanı, (Battalname), Dânişmend Gazi Destanı (Danişmendname) ve Sarı Saltuk Dede'nin yaşamını ve savaşlarını anlatan, (Saltukname)’dir.
Battal Gazi'nin adı etrafında oluşan menkıbevi rivayetlere Taberî'nin Farsça ve Türkçe tercümelerinde İbn-i Arabî'de, Karamânî'de rastlamak mümkündür. Bu kaynaklara göre O, Arap asıllı olmayan bir azatlı köle idi. Babasının adı Amr'dı. Antakya ya da Şamlı olduğu ileri sürülmektedir.
Osmanlı tarihinde de tarihî olmaktan ziyade efsanevi kişiliği ile görülür. İslâm dini uğruna savaşması ise destana ideolojik bir kimlik kazandırmıştır.
Battalname anlatılarında: Malatya’da Cafer adlı bir yiğidin doğacağına dair yapılan gönderge ile haberleşmeyi sağlayan Cebrail; Battal Gazi’nin savaş meydanında attığı naranın Hz. İsrafil’in kıyamet günü üfleyeceği sûra benzetilmesiyle İsrafil; Destanın başından sonuna kadar tüm işlerde adının geçmesiyle Hz. Muhammed; Çeşitli nedenlerle haklarında menkıbelere yer verilen Hz. Adem, Hz. Davut, Hz. İshak, Hz. İsa, Hz. Musa, Hz. İlyas, Hz. Yunus, Hz. Süleyman ve Hz. Yusuf’un yanı sıra, sık sık dile getirilen dört halife ve sahabelerden söz edilmesiyle destana kutsal bir kimlik kazandırılmış, Amr, Zaloğlu Rüstem, Aristo, Zülkarneyn, Nemrut gibi şahıslara yer verilmesi ve Dede Korkut anlatılarında geçen bazı motifleri anıştırması destanın ufkunu genişletmiştir.
Osmanlı döneminde yazıya geçen bu menkıbevî metinler, Müslüman Türklerin maddî ve manevî fetihlerini konu edinmesinden ve sade dille kaleme alınmasından dolayı, devletin en uzak köylerinden en büyük kentlerine kadar her muhitinde ilgi görmüş, ayrıca Anadolu dışında yaşayan Türk toplulukları arasında da sevilmiş ve okunmuştur.
Destanlar adeta milletlerin masallaştırdıkları tarihleri olup, yaşanan sosyal olayların bıraktığı izler zaman içerisinde, halkın hayal gücü ile yoğrula yoğrula şekillenmiştir.
Elde bulunan ilk Battalname mensur bir eserdir. Bu eser Zelhimme'nin bir tercümesi olmamakla birlikte onun ya da Orta Çağ Arap nesrinin etkisi altında Danişmentliler'in hâkim olduğu Malatya civarında yazılmıştır.
Eserin üslûp ve tekniğinin Anadolu'nun ilk fetih devirlerinde ortaya çıkan Dede Korkut kitabında tipik örneği bulunan yarı manzum, yarı mensur Türk destanlarına hiç benzememesi, Arap nesri tercümelerini andırması, eserde Hindistan, Mağrib seferleri ile cin, sihirbaz, cadı, Kaf Dağı, dev ve kahraman atı Aşkâr'ın karıştığı gizemli maceralar İran etkisini sezdirmektedir.
Destanın bu durumu Anadolu masallarının çeşitlenmesine de neden olmuştur.
O, devler ve cadılarla savaşır; okuduğu dualarla büyüleri bozar; ateşte yanmaz; göz açıp kapayıncaya kadar uzun mesafeler aşar; Hızır'la yoldaştır, sıkışık zamanlarda ondan yardım görür. Kâfirleri İslâm'a davet eder, davetini kabul etmeyenleri öldürür. Her savaşın sonunda elde ettiği malı mülkü din uğruna savaşan yiğitlere dağıtır.
Malatya Emiri Ömer (Ölm. 863) Battal Gazi’ye çağdaş olarak gösterilir. Battal Gazi Ömer’in kızıyla evlenir. Bu yolla kurulan akrabalık, eserin, iki kahramanının adı etrafında oluşmasına neden olur. Battal Gazi'yi bu şekilde tanıtan iki büyük eser vardır. Bunlar Arapça Zelhimme ve Türkçe Battalname'dir.
Battal Gazi hakkında bugüne ulaşabilmiş kaynaklar sadece mesnevi tarzı yazılmış, birbirini hem destekleyen hem de çelişen olgular içeren destanlar ve halkın hafızasında kalmış olan bilgilerdir.
Destan metni zaman ve mekân bakımından değişikliğe uğrasa da toplum hayatında yaşananlara ait izleri hep muhafaza etmiştir.
Destan kişileri hem tarihsel hem de destansı nitelikler taşıdığı için Battal Gazi'nin tarihsel kaynaklarda bulunan kişiliği ile destandaki kişiliği birbirinden farklıdır.
Battal Gazi'nin tarihî-efsanevi kişiliği, sanatkârların kişisel katkılarıyla ve bir çok değişik motiflerin hikâyeye girmesiyle destan kahramanı haline dönüşmüştür.
Destanın nesir yazmalarında kısa cümlelerin tercih edilişiyle anlatımda akıcılık ve kolaylığın sağlanışı, dilinin sadeliği, içerisinde geçen Arapça ve Farsça sözcüklerin Türk halkının yabancı olmadığı sözler oluşu, Battal Gazi Destanı’nın Anadolu dışında yaşayan Türk toplulukları arasında ve Balkanlarda Türkçe konuşan hemen herkes tarafından tarih boyunca bilinmesi, sevilmesi, okunması ve yaygınlaşması dilinin sadeliğinden kaynaklanmaktadır. Bu özellikleriyle diğer destanlar arasında özel bir yere sahiptir.