Başkanlık=Kölelik yolu!
Sözü yine başkanlıktan açacağım. Ama önce Saray ve çevresine, haddimiz olmayarak, tavsiyede bulunacağım.
Fikirlerimizin bir kısmı Saray/Ak Parti'yle (RTE/AKP) örtüşür, bir kısmı örtüşmez. Geçen gün, ekranda, açık açık "muhalif" kişiliğimizi söyleyince, Ankara'dan programa katılan, bir zamanlar CHP'nin yaman savunucusu, şimdinin en büyük "Reis" sevicisi (muhibbi) Savcı Sayan beni, -bana iltifatını da esirgemeyerek!- "Erdoğan muhalifi" ilân ediverdi. Hâlbuki "Erdoğan'a muhalifim" demedim, sadece "Muhalifim." dedim ve "Gazeteci muhalif olmalıdır!" sözünü de ekledim.
Bir anda size damga vurulabiliyor. Biz daha iki gün önce, birleştiğimiz noktayı, o "tek"leri açıklamadık mı?! R. T. Erdoğan gibi, "Millet, bayrak, vatan, devlet tek" dedik. (Başından beri söylediğimiz için cümleyi şöyle kurmalıyız: "Erdoğan da bizim gibi, 'Millet, bayrak, vatan, devlet tek' demeye başladı!")
Ta 2003'te -birkaç defa yazdım- bu köşede, daha "muktedir" destekli kumpasçı Fethullahçılar, 28 Şubat artıkları ortada yokken, 28 Şubatçıların boş durmayacağını hesap ederek, bir darbe söz konusuysa, o zaman da kıyasıya tenkit ettiğimiz Recep Tayyip Erdoğan'ın yanında olacağımızı yazan da biziz. (15 Temmuz'da da darbecilere karşı birlikte değil miydik?!)
Pensilvanya'daki söz konusu oldu, "o adam" gibi bir ifade kullandım. Yanımdaki Cemil Barlas, "Ona adam deme! O adam mı?!" diye müdahale etti. Benim orada "Adam gibi adam!" anlamında söylemediğim çok açıktı. Bir tarihte, Mustafa Kemal Atatürk için, Prof. Dr. Atilla Yayla, söz arasında, "bu adam" demişti de, hocaya yapmadıklarını bırakmamışlar, hatta 15 ay hapis cezası vermişlerdi.
"Adam" sözü söyleyişten söyleyişe değişir. Cümlelerin dizilişine göre "adam"a menfî anlamda: Herif (benim ifademdeki gibi), müspet (Prof. Dr. AtillaYayla gibi) anlam da yükleyebilirsiniz. Bunu bildikleri hâlde kadrolu Saray propagandacıları, tartışma zeminini hemen kaydırıyorlar, salvolara başlıyorlar.
"Dönme" Ak Partililerden, samimi Ak Partililer çekinmeli; Saray'ı onların savunmasına bırakmamalı... "Dönme"yi ıstılah olarak bir araştırsınlar; içinin başka dışının başka olduğunu görürler. Saray'daki ve çevresindeki danışmanlar ordusu "dönme"nin mahiyetini çok iyi bilir. (Zarurî açıklama: İkide bir bana itiraz eden yanımdaki zatın atalarını ima için bu ıstılahı yazmadım. Samimiyetime inanılmasını isterim.)
Bu hatırlatmalar, Saray çevresine "akıl verme" kıyağımız olsun. (Ben de "Kasımpaşalı" gibi söyledim!)
Anlaşıldı... Balgat (Bu kelimenin ardından dilimin ucuna "avenesi" sözü geliverdi ama, demem ben böyle!) referandumda, Saray'dan daha fazla efor sarf edecek. "Evet" denmesi için, "çapını" ortaya koyacak. (Yeter ki mahkemeler olağanüstü kongreyi askıda tutsunlar; koltuk alttan kaymasın!) Belki Kamu-Sen'in önüne yığdığı gibi, henüz Türkiye'nin çöküşünü idrâk edemeyen birkaç kişiyi gönderip "Lidere sadakatimiz şerefimizdir!" sloganı attıracak, "kölelik yolu"ndan (Hayek'in teorisi) çıkılmasına asla izin vermek istemeyecektir! (Halkın karşısında konuşamıyor ama twitter'dan döktürüyor... "Hodri meydan!" diyor, "MHP'de, ayrı sandık koysunlar görelim, 'hayır' mı çok çıkacak, 'evet' mi?!" Breh breh!... Demezler mi: "MHP seçmeninin temsilcisi MHP üst kurul delegelerinin koyduğu sandıktan niye kaçtınız?!" Bizimkinin gözü fena dönmüş.)
"Kölelik zincirine hayır!" diyenler bir adım öne çıksınlar!