'Bask ve İrlanda modelleri Türkiye'ye uymaz' (4)
Saray sık sık adalet reformundan bahsetse de AYM'nin son Osman Kavala kararından sonra pek bir şeyin değişmeyeceğini gösterdi. Artık Saray erkânı AYM'de çokluğu sağladı. İstedikleri hükmü çıkartacaklar. Bunlar tartışılacak. Şimdilik geçiyoruz.
Prof. Dr. Özcan Başkan'ın HDP/PKK'nın parçalayıcı, sun'î tarih inşası üzerinde duruyoruz. Durmamızın bir sebebi de Reis'in sık bahsettiği "adalet reformu"dan, HDP'liler ve etnikçilikte paralel düşünenler, makalesini esas aldığım "arı Türkçeci" merhum hocanın çok hoşuna gideceğini bildiğim bir kelimeyle ifade edecek olursak, "çıkarım" yaptılar ve bayağı umutlandılar.
Etnikçilerin sun'î tarih inşasında, Bask ve İrlanda örneklerin sık vermeleri Güneydoğu'muzla hiçbir surette benzeşmeyeceğini, "Galya" örneğinde de görüyoruz. Özcan Başkan, Galya'dan da bahsettikten sonra sözü "Kurdistan"a getiriyor:
"Fransa halkı temelde Kelt kökenlidir; ülkelerinin adı da 'Galya'dır. Fakat burayı, Germen kökenli Franklar ele geçirmiş; bölgenin adı da, 'Frankiya', yani 'Fransa' olmuştur. Şimdi, aradan 1300 yıl geçtikten sonra, "burası 'Frank/Frans' bölgesidir" diye, veya "burada bir zamanlar Franklar egemen olmuşlardı" diye, Fransa'yı bir 'Germen/Alman ülkesi' saymak, veya Fransa'yı Almanya'ya katmaya çalışmak, düşünülecek bir şey olmasa gerektir. Yeni Batılı atlaslarda kimi kez yazılan 'Kürdistan' sözcüğündeki /-İstan/ takısına göre, bu bir Farsça sözcüktür. Ne var ki, eski İran imparatorluğu, ancak 1499 yılında kurulan Safevi devletinden sonradır ki kimliğini yeniden kazanmıştır. Bu durumda, 'Kürdistan' sözcüğü ancak 500 yıllık olsa gerektir. Eğer Eski ve Orta Çağ dönemlerinde böyle ayrık bir bölge bulunsaydı, o zaman atlaslarda 'Kurdia' gibi bir ad gösterilirdi.
Demek ki, tarih boyutunda kesiksiz bir çizgi gösteren, ayrık bir 'Kürt-ili' bölgesi hiçbir zaman olmamıştır. Özellikle Türkiye'nin güney-doğusu, yüzyıllar boyunca, şu gibi halkların ve devletlerin egemenliklerinde kalmıştır: Akadlar, Amurrular, Hurriler, Mitanniler, Hititler, Asurlular, Medler, Persler, Makedonyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Selçuklular ve Osmanlılar. Bu bakımdan, Anadolu'ya gelen Türkler, burada zaten var olan bir Kürt devletini ortadan kaldırmış değillerdir ki.
Bu durumda, Kürtler, zaman içinde geriye giderek, kendilerini Medlere bağlama gereğini duymuşlardır. Fakat, böyle bir bağlantı için ortada bir kanıt da yoktur. Medler bugün İran denilen bölgeye MÖ 1300 yıllarında gelmişlerdir. Fakat, bir devlet olarak, MÖ 625-550 tarihleri arasında, ancak 75 yıl egemenlik sürmüşlerdir. Bu kadar kısa bir süre içerisinde, 'Kürtlerin atası' varsayılan Med kökenli insanlar, tüm Anadolu'ya, İran'a, Irak'a, Suriye'ye, Azerbaycan'a kadar yayılıp, adına şimdi 'Kürdistan' denilen bu geniş bölgede etnik bir topluluk oluşturamazlardı.
Siyasal, ekonomsal, kültürsel, vb. bakımlardan bu kadar karma-karışık bir bölgede, aradan geçen onca yüzyıldan sonra ortaya bir 'Kürt kimliği' çıkartıp bunu zorlamak, gerçeklere aykırı kaçmaktadır.
Bununla birlikte, Kürtler kendilerine böyle bir 'kimlik yakıştırma' duygusuna kapılabilirler. Nitekim, Kürtler arasındaki bir söylenceye göre, acımasız Dahhak yönetimine başkaldıran demirci Gave, meşin önlüğünü bayrak yapıp, halkı ayaklandırır. Sonra, sarayı basıp Dahhak'ı tahtından indirir. Ne var ki, Gave adlı demircinin Kürt olduğu kesin değildir ki.
Bu söylence Hint kökenli olup, oradan İran'a geçerek, Firdevsi'nin 'Şehname' destanında yer almıştır. Daha da ötesi, Şemsettin Sami de 'Gave' adlı bir piyes yazmıştır. Bu eser, Abdülhamid istibdatına karşı bir eleştiri sayılmaktadır. Demek ki, söz konusu 'baş kaldırma' teması, başka halklarca da benimsenen bir şey olup, Kürtlere özgü değildir."
Bütün etnisite bizim bir parçamızdır. Sun'î tarih inşasının kime zararı olacağını düşünmeliyiz önce... (Ayrıca bizim "Kürtçe: Uzmanı ne diyor?" başlıklı yazımızı girip okuyabilirsiniz.)