Başbakan Erdoğan’ın ayrıştırma çabası
Türk Yurdu’nun Nisan 2013 sayısı “Türk ve Türklük Dosyası”dır. Keşke Başbakan Recep T. Erdoğan ve çevresi bağnazlık etmeseler, gözlerinin iki tarafındaki gölgeleri kaldırsalar her tarafı görecekler ve gerçekleri idrâk edecekler. Çok bekledim, zaman zaman umutlandım ama artık umudumu tamamen yitirdim. R. T. Erdoğan ve çevresi gözlerinin iki tarafındaki gölgeleri asla kaldırmayacaklar. En büyük desteği de PKK’cılardan alıyorlar.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi R. T. Erdoğan’a “fahrî doktora” unvanı verdi. Hangi başarı karşılığı? “Türk”ü silme, ülke insanlarını farklılaştırma, ortak hissiyatı zayıflatma, milleti/ümmeti parçalama çabası karşılığı mı?
Recep T. Erdoğan, “fahrî doktora” unvanını kaptığı törende şu cümleleri sarf etmiş, koca koca Prof.lar, Doç.’lar meselenin özünü düşünmeden onun dar görüşlülüğünü alkışlamışlardır:
“... İlla başına ‘Türk’ kavramı gelecek veya ‘Türk’ ifadesi gelecek diyorlar. Kardeşim sen ‘illa Türk milleti’ olarak diye dayatırsan, öbürü der ki ‘Hayır Kürt milleti.’ Öbürü çıkar ‘Hayır Laz milleti’ der. Niye bunu böyle diyorsun? Diyor ki, ‘Türk milleti hepsini kavrar’. Hayır, ‘Türk milleti’ hepsini kavramaz; ‘millet’ hepsini kavrar. Okullarda ‘Andımız’ın kaldırılmasının Türklüğe karşı olmakla ne alâkası var? Ben Türk’üm. Hiç gocunmadım ki. Bakıyorsun Türklükle üstünlük taslıyor. Birbirimizi Yaradan’dan ötürü sevelim.”
Recep T. Erdoğan o kadar tehlikeli konuşuyor ki, ileride cemiyette ortaya çıkacak arızalardan habersiz... Halkımızı 36 etnisiteye bölmesi temel şiarı... Madem 36 etnisiteye ayırıyor, “Türk’üm” diyenler “Yetti gari!” deyip bir tarafa, “Türk değilim” diyenler bir tarafa ayrılsa, vaziyet nereye varır? Çokluk azlığı yine içine alır. Müslümanlık dediğin de budur, demokrasi dediğin de...
Yüce Rabb’im İbn Haldun gibi bir âlim yaratmış, “asabiyet”i, “sultan”ı, “halefe”yi, “devlet”i, “mülk”ü tam Kur’ân’a göre anlatmış. Sanki Recep Tayyip Bey’in elinde, bizim bilmediğimiz bir Kur’ân var, ona göre konuşuyor.
R. T. Erdoğan, Yunus Emre’den mülhem “Birbirimizi yaradandan ötürü sevelim” diyor. Vâkıa bu değil; bu, meselenin felsefî yönü. Önceki cümlesi: “‘Türk milleti’ hepsini kavramaz; ‘millet’ hepsini kavrar.” Çok “bilgece”(!) söz!
Defalarca sorduk: “Millet” kim? İslâm milleti mi? Ümmet arıyorsan, Türkiye sınırları içinde yaşayan herkes Türk’tür ve ümmetin adı da budur! Ben de Yunus’un dilince derim ki: “Hakk’ı girçek sevenlere cümle âlem kardaş gelür” ... Hakk’ı gerçek seven ümmeti dilimlemez.
Recep Tayyip Bey! Bırak milletin 36 adı değil, bir adı olsun. Etnisiteleri ön ad kalsın... (Zaten Türkiye’de 36 etnik grup yok. En fazla 15. Bunların yüzde 86’sı “Türk”üm” deme erdemini gösteriyor. Bütün yaygara yüzde 14 için mi? Elbette her ferdin bir değeri vardır; talepleri göz ardı edilemez ama demokrasilerde çokluk esastır ve azlık, çokluğa uymak zorundadır.)
Yazdım, bir daha yazıyorum... Arnavutçanın ve Türkçenin de büyük âlimi Şemseddin Sami (1850-1904) “Türk”ün ne manaya geldiğini en iyi izah eden isimlerdendir. Yer bitti. Yarın vereceğim. Türk Yurdu’nun “Türk ve Türklük Dosyası”da yarına kaldı.