Bahçeli, AKP'ye nasıl hizmet etti?
Tuğrul Türkeş için söylediklerimizi Bahçeli için de söylememiz şarttır. MHP, Bahçeli'nin özel mülkü değildir. Bizzat kendine ait bir parti de değildir. MHP Türk milliyetçilerinin partisidir.
Kurumdur.
Tüzel kişiliktir.
İdeolojisi, felsefesi, tarihsel geçmişi olan bir partidir. Ve elbette genelde Türkiye'nin, özelde de Türklerin sigortasıdır.
Bahçeli, yönetim anlayışı, felsefesi, görme ufku ve siyaseti çekip çevirme yöntemleriyle artık MHP'nin yükünü taşıyamadığını göstermiştir.
Bahçeli, eğer gerçekten MHP'li ve gerçekten de ülkücülüğe hizmet ediyorsa bir ağabey olarak kalmasını bilmeli, yönetsel gücü, içinde bulunduğumuz sosyal, politik gerçekliği anlayan, ileri görüşlü nitelikli kimselere bırakmalıdır. Aksi halde Türk milliyetçileri aklını başına alıp, partisini işgalden ve üzerine çöken bu hazin durumdan kurtarmak için siyasal formül geliştirmelidir.
Mesele sadece iktidar olup olmama meselesi değildir.
Mesele aynı zamanda Türkiye ve kurulu devlet düzeninin korunması, Türklerin beka meselesidir.
Bu sebeple Bahçeli faktörü, Türklerin beka meselesini zora sokan bir duruma gelmiştir.
Gazetemizin Ankara temsilcisi Ahmet Takan'ın kulis bilgilerinden hareketle yazdığı "Bahçeli Erdoğan'la gizlice görüştü" bilgisi oldukça önemlidir. Eğer el altından bir takım işler çevriliyor ve bunun faturası millete kesiliyorsa hepimiz aldatılmışız demektir.
MHP seçmeni ve partilileri bunu hak etmedi.
Bütün iteklemelere rağmen seçmen ısrarla MHP'yi barajın üstüne taşıdı. Yoksa bu kampanyayla Bahçeli, AKP'nin önünü açmaktaydı.
"Beşinci parti" söyleminin bir seçim kampanyasında ne işi vardı?..
Bu söylem, AKP teşkilatları bakımından "AKP bölünüyor" paniğini ateşlemek değil de nedir? Seçmeni Toros'la korkutmanın yerine, bölünme ile korkutmanın ta kendisi değil midir?
Peki, "biz koalisyon kurarız ama dört şartımız var" demek...
İlk bakışta düz mantıkla çok doğruymuş gibi gelen bu strateji, AKP'nin işine yarayan bir söylemdi.
Seçmene, "bizi gene seçin, gene koalisyon zorluğu çıkaracağız. Bunun için elimizde dört takozumuz var" demekti.
Peki, olmasın mıydı?
Olsundu ama şartlar ve maddeler yanlıştı.
Mesela Anayasanın ilk dört maddesi şartı... MHP'nin koalisyon ortağı olduğu bir hükümette yürürlükteki anayasa tehlikede olmazdı ki. Kaldı ki AKP'nin 7 Haziran'daki Meclis sandalye sayısı MHP, CHP olmadan bir işe yaramıyordu ki... Bu şart o sebeple gereksizdi...
Gündem dışıydı...
Gündem dışı olan bir konuyu gündem haline getirip "koalisyon kurmamak" demek işte böyle oluyor.
MHP, kendi tabanına "bakın şunlara neyi teklif ettik de reddettiler" derken, AKP'ye ve Erdoğan'a "bu iyiliğimizi unutmayın. İşte hükümet kurmadık" demiştir.
Algısal aldatma tam da budur.
Hükümet olursunuz, gündeme almak istediklerinde gereğini yaparsınız o kadar. En başından devlet yeniden kuruluyormuş gibi davranmazsınız.
Peki, neden 17-25 Aralık yolsuzluk meselesini koalisyon şartı yapıyorsunuz? Bu gizli oylama ile Meclis'in çözeceği bir husus değil mi?
Davutoğlu zaten bunu reddediyor. 17-25 Aralık olayını "Paralel yapının oyunu" olarak görüyor. Sen de daha Meclis oylamadan, tarafa diyorsun ki, "haydi hırsız olduğunuzu kabul edin koalisyon kuralım." Adamlar da haliyle "yok" diyecek.
Öyle ki bu maddenin hükümet kurma ile doğrudan bir ilgisi yok. Kurarsın hükümetini belki de AKP içinden de destek görür ve diğer muhalefet oyları ile Meclis'ten geçer. Yolsuzluk sadece MHP'lilerin sorunu değil. Bütün ahlak ve erdem sahibi olanların sorunudur.
Bunları seçim sürecinde yazmadım. Çünkü bugünkü yenilgiyi bize kesebilirlerdi. Ama şimdi söylüyorum. Aklı olanlar söylediklerimi tartışsın.
MHP lideri Bahçeli MHP ile olan yükümlülüklerini ve sorumluluklarını ancak onurlu bir şekilde bir ağabey olarak MHP'yi rahat bırakarak yapar...
Koalisyonu engellediği dört madde ile 1 Kasım kampanyasını yürüttü. Seçmene dedi ki "Ben değişmedim. İnadım inat. Benden kolay koalisyon ortağı olmaz. Boşuna beklemeyin..."
Seçmen mesajı okudu. Gereğini yaptı.