Az biraz cumhuriyet

Konuralp Ercilasun'un "Türk Uygarlığında Cumhuriyet Evresinin Başlangıcı (1910-1950)" başlıklı makalesi şöyle başlıyor:

"Fransız İhtilâli ile birlikte dünyaya yayılan fikirlerden biri halkın ege­menliği anlamına gelen cumhuriyet fikridir. Bu fikir, modern zamanlarda Fransa'da ortaya çıkışından itibaren birçok karşı çıkışlarla, iç kavgalarla gelişerek diğer ülkelere yayılmış ve her bölgede farklı şekillere girip günümüzde birçok devletin uyguladığı bir rejim haline gelmiştir. Nitekim bugün­kü Türk dünyasını oluşturan yedi devletin adında cumhuriyet kelimesi bu­lunmakta ve rejimleri de cumhuriyet rejimi olarak nitelendirilmektedir." (Turkic Civilization Studies I in commemoration of Professor Karybek Moldobaev, İstanbul 2015).

Prof. Dr. K. Ercilasun, makalesinde, Türk dünyasında cumhuriyet fikrinin gelişmesini, uygu­lamaya koyma çalışmalarını ve sonuçlarını inceliyor.

Türk ülkelerinde halk iradesini ne derece yansıttığı tartışılır cumhuriyet idareleri vardır. Olsun! Adı bile yetiyor. Zaman içinde elbette "demokrasi" ile bağlantısı da artacaktır!

Aman! "Demokrasi" getireceğiz diye eline silâhı alan, ülkeyi 40 parçaya bölüyor. Tuhaf ama gerçek: Ülke bütünlüğü diktatörlük sayesinde sağlanıyor!

Tersi de olabiliyor. Diktatörler halkın oylarıyla iktidara geliyorlar. Hitler misali.

Günümüzde de emarelerini görüyoruz. Anayasa hiçe sayılıyor. Hele son müdahale... Muhalif basın-yayın organları gasp edildi, "yandaş" hâline getirildi. Anayasa'nın 30. maddesini bir de ben hatırlatayım: "Kanuna uygun şekilde basın işletmesi olarak kurulan basımevi ve eklentileri ile basın araçları, suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz."

"Cumhuriyet"ten bahsedebiliriz ama "demokrasi"den bahsedemeyiz.

K. Ercilasun da, tereddütle "Nitekim bugün­kü Türk dünyasını oluşturan yedi devletin adında cumhuriyet kelimesi bu­lunmakta ve rejimleri de cumhuriyet rejimi olarak nitelendirilmektedir." diyor.

Üç gündür, Türkiye'de cumhuriyet konusunu ele alıyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin birden bire ortaya çıkmadığını, bu fikrin Osmanlı sahasında bir evveliyatı olduğunu yazıyorum.

Diğer Türk ülkelerinde de "cumhuriyet"in bir evveliyatı olduğunu Prof. Dr. Ercilasun söz konusu makalesinde ortaya koyuyor.

K. Ercilasun, Türkleri, tarih sahnesine çıkışından beri inceleyen, Türkiye'de emsali az tarihçilerimizdendir. Dolayısıyla araştırmalarının ayrı bir kıymeti vardır. Hun tarihinin başta gelen mütehassısı dersem itiraz eden olur mu?!

K. Ercilasun, "1552'de Kazan'ın Rus hâkimiyetine geçmesiyle başlayan yaklaşık 300 yıllık süreçte genelde Türk dünyası çeşitli siyasî teşekküllerini kaybet­miş, büzüşmüş ve içine kapanmaya başlamıştır. Bu içine kapanma ve Batı'­nın atılımları karşısında gittikçe geride kalma durumu yoğun olarak 19. yüzyılda fark edilmiştir." diyerek can alıcı noktaya temas ediyor.

Müslümanlık ve millîlik... İki kavram birbirinin önüne geçebilir mi? 19. yüzyılda Şahabeddin Mercanî "Müslümanlık" ve "millîlik"i anlamlandırınca bir başka uyanış başlıyor. Bizi çok yakından ilgilendiren bu uyanışla birlikte Cumhuriyet fikrine geçiş evrelerine geleceğiz. Sonra.

Yazarın Diğer Yazıları