Atatürk’e saldırıya kim/kimler ön açtı?
Önce haberi okuyalım:
“İstanbul Valiliği, Mustafa Kemal Atatürk'ün fotoğrafına yönelik uygunsuz hareketler yaptığı belirlenen lise öğrencisinin gözaltına alındığını açıkladı.
Sosyal medyada viral olan görüntüler sonrası valilikten yapılan açıklamada, ‘20.09.2023 günü sosyal medya mecralarında paylaşılan görüntülerde bir şahsın Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafına yönelik müstehcen hareketler sergilediği görülmüş, şahısla ilgili kimlik tespiti yapılmıştır. Bahse konu eylemi gerçekleştiren A.E.S (17) yakalanarak gözaltına alınmış olup, olayla ilgili adli ve idari süreç başlatılmıştır’ denildi.”
Mustafa Kemal Atatürk’e hakarete dair açıklamayı hususiyetle valilik yapıyor.
Valiliğin açıklama yapmasının birçok manası var:
1-Kurucu Lider’e hakarete bizzat devletin müdahil olması,
2-Kurucu Lider’e hakarette artık sınırlar aşıldığı için aksülâmelin doğuracağı sonuçtan endişe edilmesi,
3-Saray iktidarının kayıtsız şartsız destekçisinin Atatürk meselesinde tavizsiz oluşu...
Akılda tutulması gereken bir nokta, valiliğin meseleye bizzat el atmasında ikinci sebep etkili olmuştur.
Haberde “viral” kelimesi geçiyor. Bu “viral olma” yukarıda verdiğim ikinci şıkka tekabül ediyor.
İnternet de artık bir silah. Kimilerinin “sosyal medya” dedikleri internet yayınlarına hâkim olan öne geçiyor. (Latince virüs kelimesinden türeyen viral, Türkçeye Fransızcadan geçmiştir. “Virüs kaynaklı olan” demekmiş. “Virüs gibi yayılan, hızlı yayılan” manasında kullanılıyor.)
Ne durumda olursa olsun Mustafa Kemal’e hakaret, Millî Mücadele’nin de bitmediğini gösteriyor. Kim niçin hakaret etsin?!
“Osmanlı” gözde büyütülmüş, Mustafa Kemal’in padişahlığa isyan ettiği beyinlere zerk edilmiştir.
100 yıl geçti. İntikam gittikçe alevlendi. Kimse düşünmüyor ki, Millî Mücadele başlamasaydı, “Osmanlı” diye bir devlet olmayacaktı. Sevr Antlaşması’ndan, Şark Meselesi’nden yine bahsetmeyelim.
Öyle bir rejimdeyiz ki, Mustafa Kemal yok, Recep T. Erdoğan var. Bunun bir manası R. T. Erdoğan’ın yeni rejimde padişah görülmesi veya padişahlığa giden yolu açmasıdır.
Mustafa Kemal, adı ne kadar yıpratılırsa, padişahlığın önü o kadar açılır, diye düşünüyorlar herhâlde.
Yıpratma deyince aklıma geldi. “İki ayyaş” kimin lâfı? Ve kim bu “iki ayyaş”?
28 Mayıs 2013’e gideceğiz, haberi okuyacağız:
“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında alkol yasağına son noktayı koydu. (...) Bu ülkede dayatma yapıldı, biz hiçbir dayatmanın içinde değiliz, fakat dayatmaya da müsamaha göstermeyiz. Çoğunluğun azınlığa tahakküm etmesini istemeyiz ama azınlığın çoğunluğa dayatma yapmasının önünde dururuz. (...) İki tane ayyaşın yaptığı yasa muteber oluyor da dinin emrettiği bir yasa sizin için neden reddedilmesi gerekiyor.”
Bu konuşmadan sonra kıyamet koptu. R. T. Erdoğan’ın Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’yü kastettiği iddia edildi.
“İki ayyaş” bu kadar tartışıldıktan sonra ister istemez taraflar netleşiyor.
“Yukarı”dan cesaret alanlar ya eline baltayı alıp Atatürk heykeline saldırıyor ya kendince muziplik yapanlar Mustafa Kemal’in resmini orasına sürüyor, kimi de kalemine kuvvet verip Mustafa Kemal’i yer ile yeksan ediyor. Sırf Mustafa Kemal’e saldırmak için internette sitelerin bile açıldığını fark etmişsinizdir.
***
Hatırlarsınız daha yakın zamanda seçimler sırasında panoda asılı R. T. Erdoğan’n resminin üzerine şekiller çizen genç tutuklanmıştı.
Mustafa Kemal’in resmini orasına süren gencin tutuklanmak istenmesinin bir sebebi, acaba R. T. Erdoğan’ın resmine Hitler bıyığı çizen liseli gencin tutuklanması olmasın.
Ayrı dünya görüşlerinden gelen iki ismin tivitini vereceğim:
“Millî Görüş” sahasından gelme Levent Gültekin’in tiviti: “Atatürk yaşasaydı, kendisine saygısızlık yapan 17 yaşındaki bu serseriye nasıl davranırdı acaba? Linç edip hapse mi atardı yoksa ‘evladım sen nasıl ve niye böyle oldun?’ sorusunu sorup, babacan bir tavırla yaptığının saygısızlık olduğunu mu anlatırdı? Sanırım hepimizin biraz durup düşünmesi gerekiyor.”
Logosunda Atatürk resmi olan gazetemizin İcra Kurulu Başkanı Ahmet Yabuloğlu’nun tiviti: “Bugüne kadar Atatürk'e saygısızlık ve hakaret eden eşekler caydırıcı biçimde cezalandırılsaydı, ‘ayyaş’ diye dil uzatanların ağzına acı biber sürülseydi, bu ergen çocuk böyle çirkin bir şey yapma cesareti bulamazdı.”
R. T. Erdoğan’ın resmine Hitler bıyığı çizen 16, Atatürk’e hakaret ettiği söylenen ise 17 yaşında. İkisi de öğrenci.
Gençler delifişek... Bazen yaptıklarının nereye varacağını bilmezler.
Ben de ilk gençlik yıllarımda Mustafa Kemal Atatürk adına ihtiyatlı yaklaşırdım. Büyüklerimiz onu farklı anlatırlardı. Şuuraltımızda bir olumsuzluk yatardı. Anadolu’da dindar kesimde bu anlayış vardır. Ret veya kabulde kalınır. Tahlil yoktur. Ne nedir araştırılmaz. Niçin sorusu sorulmaz. Bahsettim, orta mektepte Rıza Nur’un “Hayat ve Hatıratım”dan, Kadir Mısıroğlu’nun Sebil Yayınları vasıtasıyla haberdar oldum ve üniversiteye geçer geçmez ilk işim Rıza Nur’un kitabını temin etmek oldu. Tabiî okuyunca, etrafıma nasıl konuştuğumu tahmin edersiniz.
Zaman içinde gerçeklerle yüzleştik. O kadar diyeyim.
Gençlere, hatadan ders çıkarmaları için fırsat verilmeli.