Aslında paralel kim?
Endişeniz olmasın... MHP muhaliflerinin paralel ile en ufak bir ilişkisi olmadığından kesinlikle emin oldum. Böyle bir ilişki yok.
Neden bu kadar eminim?
Şundan: Eğer bu adamlar, Bahçeli muhaliflerinin en ufak bir açığını, en küçük bir paralel ilişkisini bulsalardı var ya, yeri göğü inletmişlerdi de ondan. Başta iktidar gazeteleri ve televizyonları bangır bangır bağırırlardı. El ilanları bile dağıtırlardı.
Yapamıyorlar...
Ama yazıp çizmeye, haber yapıp desteklemeye ve Bahçeli'yi ne yapıp edip illa MHP'nin başında tutmaya büyük gayret gösteriyorlar. Çünkü İktidarlarının devamı için onu MHP'nin başında görmek istiyorlar.
Evet, paralel belgesini henüz bulamadılar.
Eh, işler bekledikleri gibi de gitmiyor... Doğrusunu isterseniz endişelenmiyor değilim. Yakında sahtesini yaparlarsa da şaşmayın.
Bunlarda yalan çok... Din, iman, ardından yalan... İkisi bir arada...
Al sana Kabataş olayı... Onca görüntü bulunmasına rağmen ısrarla yalanı doğru diye savunmadılar mı?
N'oldu sonunda?
Gerçek ortaya çıktı.
Hani camide içki içilmişti. Ülkücü olduğu söylenen müezzini de sürmüşlerdi? Hatırladınız mı? Halen daha soruşturması ve davaları sürüyor. Merak ediyorum. Bahçeli bunlara sormuyor mu? "Ülküdaşımız dürüst davrandı. Dinin emir ve yasaklarına riayet etti de suç mu işledi? Adamın yakasını neden bırakmıyorsunuz" diye?
Sormuyor...
Sormasın bakalım.
15 yıldır hakları çalınan, KPSS'yi kazandıkları halde işe alınmayan ülkücüleri de sormadı. Bir gecede görevinden alınan binlerce okul müdürünün akıbetini de... Şimdi kendisi hesap veriyor. Vermeye de devam edecek.
Tek tek bütün iktidar gazetelerini açın bakın Allah aşkına. Hepsi Bahçeli taraftarı.
Abdulkadir Selvi'sinden, Mahmut Övür'üne, Yeni Şafak'tan TRT'sine kadar ne hikmetse hepsi "Bahçeli" diyor da başka bir şey demiyor.
İnsan merek ediyor.
Aslında paralel kim?
Muhalifler mi, Parti iktidarını bırakmayanlar mı? Bu durumda kim paralel ve kimin paraleli?
Biri şu bakana anlatsın...
Eğitimden anlasın anlamasın herkesi Millî Eğitim Bakanı yapıyorlar. Millî Eğitim, herkesin yapacağı iş gibi görülüyor. Halbuki 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu'na göre bir kimsenin eğitimci/öğretmen sayılabilmesi için pedegojik formasyon alması şart.
Yeni Millî Eğitim Bakanı, çocuklar KPSS sınavlarına hazırlanırken, yeni öğretmen alımlarıyla tüm eğitim fakültesi mezunlarının moralini yerin dibine batırdı...
Bakan Bey, TRT'de açıklama yapmış... "Ağustosta öğretmen almayacağız... 5 yıl sözleşmeli aldıktan sonra kadroya alacağız ve bulundukları yerde 3 yıl daha zorunlu çalışacaklar" diye.
Yani bakan diyor ki: "Ben psikolojiden anlamadığım için hepinizin moralini, umudunu, yerin dibine batırıyorum. Siz KPSS'ye boşuna hazırlanıyorsunuz... Evlenme hayaliniz varsa ben bunu yıkıyorum... Ben varken sizin gelecek garantiniz yok..."
Millî Eğitim Bakanlığı'nda aklı başında olanlar lütfen sayın bakan hazretlerini uyarsın. 1848'de Darülmuallimin kurulalı beri tartışılan konuyu, bir emirle çözecekmiş gibi getirip önümüze koymasın... Bakanın görevi hayal kırma değildir. Hele Millî Eğitim Bakanı'nın görevi hiç değildir.