Aslında Büyük Kürdistan’a oynuyor

“Yeni dönemin başlangıcını” kabullendi hemen herkes. Teröristbaşının “çekilin” dedikten sonra söylediği şey, “teslim olun” değildi. “Çekilin ve bekleyin” mesajıydı.
Nerede bekleyelim?
Elbette Kandil’de.
Demek ki Türkiye’yi ve bölgesel şartları zorlamak için yapılacak tek şey, Türkiye toprakları içinde 3 bin civarındaki teröristin, Kuzey Irak’a geçerek ana karargâhta toplanmasından ibaret.
Silahlı gücün bütünleştirilerek beklemeye alınması yani.
“Başladı” dedikleri yeni oluşumun ve siyasal taleplerin gerçekleşmesi ve gerektiğinde kullanılması için caydırıcı bir güç olarak PKK’nın toplanması, aynı zamanda bölgesel amaçlar için de önemli ipuçları veriyor.
Dikkatinizi bir şey çekti mi bilmem; Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, Türkiye’yi yakından ilgilendiren çok önemli bir açıklama yaptı. Dedi ki: “Benim gitmemi istiyorlar. Eğer bırakıp gidersem, Suriye’de bir Kürt Devleti kurulur.”
Bu söze “propaganda” diyebilirsiniz. Hatta “Türk kamuoyunu etkilemek için yapılıyor” da diyebilirsiniz. Her ne söylerseniz söyleyin, sözlerin gerçeklik payı var.
“Eli kanlı katil Esad ile konuşulamayacağını” söyleyen Başbakanımızın, eli tamamen Türk milletinin kanına bulaşmış teröristbaşının mesajlarını meydanlarda okutmasını bir kenara koyalım, dağdaki kara yılan “Orta Doğu’da durum hiç bu kadar lehimize olmamıştı” demişti.
Önceki gün okunan Nevruz mektubunda “bundan sonra yeni bir süreç başladı” açıklaması yapan teröristbaşının sözleriyle her üç anlatımı, bir bütün içinde düşünün. Ne anlıyorsunuz?
Teröristbaşının hedefi, bizimkilerin sandığının aksine çok daha ileride ve büyük.
Mesela?
Mesela “yeni gelişmeler” için Kandil’de toplanacak PKK güçlerinin tek muhatabı Türkiye olmayacak. Aynı zamanda Esad’ın durumuna göre Türkiye’nin güneyi de değerlendirilecek. Zaten Misak-ı Milli’ye dikkat çekilmedi mi? İşte önceki gün Diyarbakır’da çekilen dikkat, aslında Misak-ı Milli sınırları içindeki Kürt nüfusa çekilen dikkattir. Demek ki teröristbaşının, bir taraftan şirinlik edip sözde barış mesajları verirken öte yandan ekibine “tarihin önümüze koyduğu fırsat” dedikleri sınırları unutmuş olmuyor. Türkiye sınırları içinde kısmen silah bırakılmış görülürken, bir taraftan Türkiye içindeki yandaşlarını genel af yöntemiyle serbest bıraktıracak, bu arada Türkiye parlamentosunda etkisini artırırken, elde ettiği özerkleştirilmiş bölgelerde KCK örneğinde olduğu gibi örgüte kalifiye eleman yetiştirecek. Bu arada Doğu ve Güneydoğu’da çok daha rahat para toplanacak, belediyeler büyükşehir olduğu ve yetki alanı genişlediği için kırsal dâhil, her alanda kanuni ve gayrikanuni işler (sığınaklar dâhil, uyuşturucu trafiği dahil) yönetilebilecektir.
Bu durum Kandil’e göçenleri beslemeye yetecektir. Teröristbaşı kendisini de serbest bıraktırdı mı, fiilen PKK’yı yönetecek, Türkiye’de elde ettiği siyasal nüfuz sayesinde Avrupa dahil etki alanını genişletebilecek, bir durum olduğunda doğrudan kendisi siyasal bir lider, barışı getirmiş bir kimse olarak muhatap bulacaktır. Eğer bu arada bencillik edip, “hep ben” demezse, Barzani ile çatışmayacak; Suriye ve Türkiye coğrafyasını yönetecek, aynı zamanda Kandil vasıtasıyla hem Barzani’nin ve hem de Türkiye’nin daima akılda tutması gereken bir lider olduğunu hatırlatacak ve böylece Büyük Kürdistan’ı kuran adam olacaktır.
Eğer Türkiye’de yeni bir durum doğarsa, emin olunuz bu defa herkes karşısında, tankıyla topuyla özerk coğrafyasıyla, vatan sınırları içinde başka vatan sınırları yaratan bir PKK bulacaktır. Sizin “silahı bıraktılar ve çekildiler” sandığınız şey, aslında çekilmeyip, silahı hiç bırakmayarak, Türkiye’de yaratacakları coğrafi alanda yeni kazanımlar elde etmekten başka bir şey değildir. İşte “bu asla son değil, bir başlangıçtır” diyen teröristbaşının söyleminin gerisindeki gerçeklik budur.
İyi bakın ona; aslında Büyük Kürdistan’a oynuyor.

Yazarın Diğer Yazıları