Asıl sorun nedir?
Okullar açılırken herkes eğitim gündemiyle birkaç söz söylemek için sıraya girdi. Açıklamalara dikkat edin. Bunların ortak noktası nerede kesişiyor: İnsan anlayışında..
Bu ne demektir biliyor musunuz?
Partiler, dernekler, sendikalar, iktidar ya da muhalefet, Türkiye'de eğitimin iyi olmadığı konusunda hemfikirler ama herkes zihninde kurguladığı kendi siyasal insanını arıyor.
Bu öteden beri böyle.
Türkiye'de tarihi süreç içinde eğitime bakış her zaman siyasi oldu. Hatta ideolojik..
Bu yönüyle daima saplantılı oldu.
Zaten meseleye olgusal ve bilimsel değil de siyasal baktınız mı, sorunu kesinlikle çözemiyorsunuz.
Nereden biliyoruz?
Geçmişten bugüne kadar ki bütün uygulamalardan.
Burada bir hususu belirtmek lazım.. Eğitim elbette ülke siyasetinin doğal bir parçasıdır. Siyasal sistemin de doğal bir bölümüdür. Dolayısı ile eğitim bu anlamda siyasal bir nesnedir. Ancak benim kastettiğim bu değil.
İş başındaki iktidarların, kendi politik yurttaşını yetiştirmek için eğitimi araç olarak görmesi meselesinden söz ediyorum.
Türkiye'de imam-hatipler neden bu kadar tartışma konusu oldu?
İnsanları dindar yetiştirdiği için mi?
Asla!
Adı üstünde imam-hatip yetiştiren bir okul elbette dindar insan yetiştirecek.. Öyle ise sorun neydi? Sorun, okulun siyasal yurttaş yetiştirme biçimiyle, ülkesinin siyasal yurttaş anlayışı arasındaki farktı.
Yani?
Yanisi şu: Bu okullar ideolojik dindar nesil yetiştiriyordu ve kurulu düzene muhalifti.
Aynı şey, köy enstitüleri için de geçerli..
O da kurulu siyasal düzenin ve kamunun istediği yurttaş yerine, sol ideolojinin baskın olduğu çoğu kere düzen muhalifi yurttaş yetiştiren kurumlara dönüştü.
Nitekim karşı sağ siyasal iktidar olan Menderes döneminde kapatıldı.
Sonuç?
Her ideoloji, devletin okullarında Türkiye'nin ham insan kaynaklarını ağır ağır ideolojik tezgahtan geçirerek, kendi ideolojik yurttaşına dönüştürdü..
Tıpkı FETÖ gibi..
Onlar da resmi kurumların tamamından devşirdikleri Türkiye'nin ham insan kaynağını alıp "Işık Evleri" dedikleri mahfillerde, "Fetullahçı" elemanlara dönüştürdüler.
Ve bugün, Türkiye'deki ideolojik grupların devletle hesaplaşmak isteyenlerin, Türkiye'yi kendi siyasi amaçlarına uygun dönüştürmek isteyenlerin amaçlarına uygun her türden insan, okulda öğrendikleri kalıp yargıları tek doğru buymuş gibi topluma dayatıyor. Ve biz ülke olarak kaç yıldır bunun siyasal çatışmalara dönüşen sıkıntılarını yaşıyoruz.
İşte mağdurum da mağdurum diyen imam-hatip gençliği..
Büyüdü, yürüdü ve iktidar oldu.
Tam 16 yıldır ülkeyi yönetiyor..
Kaçı peygamber ahlakına ve davranışına sahip?
Kaçı haksızlıkları, önce eliyle, olmazsa diliyle, o da olmazsa buğz ederek kalbiyle kınıyor, eleştiriyor ve hakkı üstün tutmak için ölümüne çaba sarf ediyor? Kaçı, adaletsizlikler karşısında hakkı tutup kaldırıyor ve itiraz ediyor?
Kararı siz verin..
Demek ki neymiş?
Türkiye'de eğitim sorunu, önce siyasal sorunmuş. Hatta önce rejim sorunu de diyebiliriz. Çünkü her okulun zihninde okullarda öğrencilere benimsetilen ideolojik bir devlet var..
Şimdi gazete sayfalarını açın bakın.. Tarihle ve devletle hesabı olanların ideolojik tatmine ulaşamadıklarını göreceksiniz...