Anlamlandırılamayan selfie!
Türk Dil Kurumu (TDK), bir kelime üretme merkezi görülmüş olacak ki, acaba şu kelimeye ne ad verilir gibi, bir beklenti içinde olunuyor.
“Selfie” kelimesi yaygınlaştı. Başka dilden gelme...
Kendisinin fotoğrafını çekmeye deniyormuş. Elindeki makine tek elle tutmaya müsaitse herkes kendisini ve yanındakileri çekebiliyor. Yeni bir şey değil ki...
Yeni olan: Selfie...
Kelimenin sihri budur. Öyle bir kelime dolanır ki dile, herkes o kelimenin cazibesine kapılıverir.
Kelimeler beklenmedik zamanda Türkçemize giriyor ve insanlar acaba buna Türkçe ne karşılık verilmeli diye kafa yoruyor. Hiç kafa yorulmamalı. Kelime zaten dilimize girmiş ve insanları sarmış... Karşılık bulmanız faydasız.
Blog, instagram kelimelerine karşılık bulabildiniz mi? Bulsanız bir faydası olacak mı?
Yabancı kaç kelime karşısında direnebildik?
“Kompütür” karşısında belki bir “bilgisayar”ı kurtardık. (O da ne derece doğru bir karşılık?!) Yine böyle birkaç kelime daha... Fazlasını kurtaramayız.
İlk sen bul, sen yaygınlaştır, başka ülkelerin insanları da senin dilinden alsınlar.
Siz “medenî” çerçevede yaşadıkça, dış akımlara maruz kalırsınız ve bu çok tabiîdir.
“Medenî”çerçeve ve “dış akım” sizi yanıltmasın; “Medeniyet”i kastediyorum.
Dünyadan tecrit olunan insanların yeni gelişmelerden haberi olur mu?
Basın-yayın organları biraz de ilgi çekmek, kendilerine insanları yöneltmek için kelimelere sihir yüklemekte mahirdirler.
Ezelden gelen “yabancı” hayranlığını da buna eklememiz gerekir.
Kendi kendine çektiğin fotoğraf için bir ad vermenin de anlamı yoktur; en kötü fotoğraf da kendi kendine çektiğin fotoğraftır.
(“Anlamı yoktur.” deyince... Önümde duran “Türk Dili” dergisinin son sayısında Hamza Zulfikar Hoca’nın “Anlamlandırma, Tanımlama” başlıklı makalesine tekrar baktım. Aşağıda geleceğim.)
Türk Dil Kurumu, “selfie”ye bir karşılık bulmuş: “Özçekim”.
TDK’ya, “selfie”nin karşılığını sorup durmuşlar. Ne yapsın TDK yönetimi, “Hadi bir karşılık bulamıyorlar diye akıllarına gelmesin. Bir şeyler uyduralım.” demişler ve “özçekim”i uydurmuşlar.
Zamanında “uydurma”nın ağababası Ömer Asım Aksoy, Emin Özdemir gibi isimleri dinledim. Kelimeleri nasıl uydurdukların anlatmışlardı. Bunları önceleri yazdığım için tekrar etmeyeceğim. Diyeceksiniz şimdi, “Uydurdukları tutmadı mı?” Tuttu... Ama Türkçe ne hâle geldi! Onun için TDK Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin’in, daha önce de bahsettiğim, mülâkatını okursak dilimizin hâlini de öğreniriz ve “selfie”nin karşılığının tutup tutmayacağını da. Prof. Dr. M. Kaçalin şunu demişti:
“Mesela milletvekili yerine saylav diye bir kelime vardı. Artık o kullanılmıyor. Özek diye yanlış hatırlamıyorsam, merkez anlamında bir kelime vardı. Merkez yönetim kurulu üyesi gibi. Özek yönetim kurulu üyesi. O da kullanılmıyor. Morgage yerine önerilen ‘tutsat’ da tutmadı.” (Nuriye Akman, “[M. S. Kaçalin]: Harf inkılabı ile oynamamak lazım”, Zaman, 5 Ocak 2014).
“Öz”, “kendi” manasına... Diğer Türk ülkelerinde, “kendi” yerine “öz” daha çok kullanılır.
Konu bir günlük değil... “Anlamlandırma” üzerinde de duracaktım. Sonraya kaldı.